Quantcast
Viewing all 152 articles
Browse latest View live

Bisikletle de gezilir

Image may be NSFW.
Clik here to view.
hasan_bisiklet

Bu sene çok şükür arabamız var, henüz uzun boylu olarak Gönen’den başka bir yere gidemedik ama Ramazan’dan sonra telafi edeceğiz inşallah. Araba var diye işten eve, evden işe yürüyüşler artık yalan olduğundan kilo problemi ile karşılaşmak riski ortaya çıktı. Hem bu riski azaltmak hem de ayda yılda bir kere Büyük Ada’ya gittiğimizde tattığımız bisiklet zevkini hergün yaşamak için bir bisiklet almaya karar verdik. Artık marketlerde bile 170-250 TL arası uygun fiyatlı bisikletler var ve insanın gözünün içine bakıyorlar. Biz de bütcemize uygun bir tane aldık. Aslında iki tane lazım ama bisikleti daha çok ofis civarında (Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü) kullanacağımız için ikinci bisikleti ofisteki arkadaşlarımızdan tedarik ediyoruz şimdilik.

Üniversitenin kampüsünde yaklaşık 4 km’lik inişli-yokuşlu bir güzergahta hemen her akşam bisiklet turu yapmaya başladık. YTÜ’nin Davutpaşa kampüsü yeşil dokusuyla harika bir parkur ama yine de insan başka yerlere de gitmek istiyor. Biri emanet olmak üzere 2 bisikleti aracın arkasına atıp (koltuklar kapanabiliyor) Belgrad ormanına kaçasımız var. Eğer bu planı gerçekleştirebilirsek yazıyı güncelleyip bir kaç fotoğraf ekleyebiliriz.

Bisiklet konusunda bazı profesyonel arkadaşlarımız 12 km ile başlayıp 120 km yol katedebilir hale geldiklerinden bahsettiler. Gerçi o kadar uzun mesafeler için eminim daha konforlu (ve pahalı) bisikletler lazımdır. Belki biz de o kilometrelere yaklaşırsak daha profesyonel bir bisiklete geçebiliriz.


Image may be NSFW.
Clik here to view.
sahika_bisiklet

Bisikletli Ayvad Gezisi

Image may be NSFW.
Clik here to view.
bend1

Bu yazıya başlarken Ayvad Bendi’ni kim bilir kaçıncı kez yazıyoruz, bari ilk yazıya atıfta bulunayım diye düşündüm. Sitedeki arama kısmında Ayvad’la ilgili bir netice göremeyince “yoksa?” deyip tüm arşivi tek tek inceledim; meğer biz hiç Ayvad yazısı yazmamışız!

Ayvad’ı 2012′de yahut 2011′de öğrendik sanırım; internetten İstanbul’da gidilebilecek yeşil alanları araştırırken bulmuştuk. Ayvad Bendi; Belgrad ormanları içerisinde yer alan piknik alanlarından sadece biri. Kemerburgaz ve Göktürk’e çok yakın. Tem’den Kemerburgaz yoluna çıkıldığında 15-20 dakikada ulaşılabiliyor. Ayvad Bendi ismi piknik alanının içerisinde yer alan tarihi bendden gelmektedir.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
bend8

Burayı keşfettikten sonra sık sık uğrar olduk, o nedenle kesin bir kaç yazı yazmışızdır diye düşünmüştüm; meğer hiç bahsetmemişiz Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Genelde ailece gittiğimiz ve mangallı, etli gerçek bir piknikten ziyade hafif şeylerle geçiştirdiğimiz için belki..

Bu sene adeti bozduk ve mangallı etli bir piknik yaptık. Mangal konusunda mahir olan kayınpederim sağolsun.. Kısa bir süre sonra yeniden gittik. İkincisinde kadromuz az olduğu için yeni aldığımız bisikleti -hatta ofisteki diğer bisikleti de- götürelim istedik. Malesef iki bisikleti arabanın arka koltuklarını yatırmamıza rağmen üstüste sığdıramadık Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Biz de bizim bisikletle idare etmeye karar verdik.

Mangal olarak pratik bir şeyler yapalım dedik. Son gidişimizde bazı masalarda gördüğümüz kullan-at mangallardan zar zor bulup aldık. Güzel oldu sayılır ama ben performansını pek beğenmedim. Büyük mangal en iyisi bence..

Piknik yerine bu kez biraz dolanbaçlı da olsa vardık ve giriş ücretimizi ödeyip (otomobil için 10 TL) uygun bir masa bulmaya çalıştık. Piknik alanı kocaman bir yer, yolların neredeyse tamamı asfalt (bendten yukarıya doğru devam eden yol stabilize)..

Image may be NSFW.
Clik here to view.
bend5

Masabaşı mangalımızı iyi kötü yakıp yemeğimizi yedik Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Asıl mevzumuz bisiklet olduğundan hemen ona odaklandık. Eşim ve ablamla toplam üç kişiydik Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Tek bisiklet bizi biraz zorladı ama yine de değdi. Ablam bisiklet sürmeyi tekrar hatırlayana kadar onunla uğraştık. Eşim maşallah çocukluğundan beri bisikletten inmediği için bisiklete daha çıkar çıkmaz profesyonelliğini gösteriyordu: ben emekler gibi sürerken, o koşuyordu resmen..

Image may be NSFW.
Clik here to view.
bend6

Piknik alanının içerisinde dolana dolana, nöbetleşe nöbetleşe epey yol kat ettik. Bir ara kendi başıma ormanın içlerine doğru sürmeye çalıştım. Bisikletle orman içerisinde yol almaya çalışmak gerçekten çok zevkli bir spor. Biraz yoruyor tabii.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
bend9

Masamıza geri döndükten sonra bende arabayla mı yoksa bisiklet+yaya olarak mı gidelim diye düşündük. Bend, piknik alanından epey içerde. Yaya olarak 20 dakika sürer sanırım. Biz hep arabayla gidip bir kaç fotoğraf çekip dönüyorduk. Bisikletle giden için pek problem yok gibi görünse de bende 50 m kala son yokuşta nefesim ve gücüm tükendi.. Bizimkilerin ardımdan gelmesini bekledim. Sonra yavaş yavaş birlikte çıktık. Bendin önündeki göl her zamanki gibi harikaydı. Fakat hemen bir spoiler vereyim; gölde su yılanı var. Fotoğrafını çekemedim ama gördüm. İlk gittiğimde de iki adım ötemdeki sazlıkların içinden hışırtılar duymuştum.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
bend3

Gölün suyu bu gidişimizde biraz çekilmiş gibiydi; zira bendin üzerine çıkmak isteyenleri engellemek için konulmuş demir parmaklıkların suya bakan kısmında eskiden zorlanarak geçerken şimdi orada yol oluşmuş gibiydi. Biz de o aralıktan rahatca geçerek bendin üzerine çıktık. Tam kahvelerimizi almış keyifli pozlar çekiyorduk ki güvenlik kapıdan belirdi ve orayı boşaltmamız gerektiğini söyledi. Tabi kuralları tek ihlal eden biz değildik. Acele acele pozları çektik ve güvenliğin açtığı kapıyı kullanarak hemen alandan dışarı çıktık. (Fotoğraflar aceleye geldiğinden bu yazıdaki bend fotoğrafları son gezimizden değil 5 Mayıs’daki gezidendir.) Dönüşte eşim bisikleti aldı ve yolun yokuş aşağı tam keyfe dönüşeceği zamanı kendisi kullanmış oldu :))

Image may be NSFW.
Clik here to view.
bend7

Piknik alanında işimiz bittiğinde henüz akşama epey vardı; son gelişimizde nereye çıkıyor diye merak edip piknik alanının dışından yola devam etmiş ve kendimizi Sarıyer’de bulmuştuk. Yine Sarıyer’e doğru devam ettik. Belgrad ormanının harika yemyeşil yollarından geçerek Sarıyer’e çıktık. Bu yolların güzelliği anlatmakla bitmez. Mutlaka gitmelisiniz. Aramızda yine en şanslımız eşimdi; aracın üstünden fotoğraf ve video çeke çeke seyahat etti; biraz üşümüş olabilir ama değdiğine eminim..



  
Yazmadan geçemeyeceğim; Belgrad Ormanı’ndan Sarıyer’e vardığımız nokta meşhur TRT dizisi Leyla ile Mecnun’un çekildiği Kireçburnu’na çok yakın. Hazır oradan geçiyorken Erdal Bakkal’a da uğrayalım dedik. Bu sene Ayvad Bendi ve Kireçburnu bizim favori mekanlarımızdan oldu..


Image may be NSFW.
Clik here to view.
bend10

Batum | Batumi |ბათუმი

Image may be NSFW.
Clik here to view.
dolap1

Biraz kolaya kaçmak gibi oldu belki ama Gezentigiller olarak ilk yurt dışı gezimizi Gürcistan’ın sahil şehirlerinden Batum’la yapmış olduk. Artvin’in Hopa ilçesi Kemalpaşa beldesine sınır olan Batum Rize Merkez’e 100 km mesafede. Kuzenimizin düğünü vesilesi ile Rize’ye gitmişken fırsatını bulup Batum’a geçeriz diye planlamıştık, öyle de oldu. Rize’deki tur şirketleri gidiş-dönüş 20 TL’ye Batum’a gidip dönmenizi sağlıyor. Tur sabah 9.30′da Rize’den yola çıkıyor. Dönüş de akşam 9′u buluyor. Turun fazla bir kapsamı yok, yazının devamında değineceğim.

Gürcistan Sarp sınır kapısından geçiş için vize veya pasaport istemiyor, aynı şekilde Türkiye de Gürcü vatandaşlardan pasaport talep etmiyor. Onun yerine gümrükten geçerken tedarik edilen bir belgeye kimlik bilgilerini doldurmak ve 15 TL harç ödemek yeterli oluyor. Bu kağıt -tur rehberimizin deyişiyle- pasaport yerine geçiyor ve kaybedilmesi durumunda Gürcistan’dan dönmek 2-3 günü bulabiliyor. Ayrıca eğer çocuklarla seyahat ediliyorsa anne-babanın da bulunması gerekiyor, aksi halde vekalet  isteniyor.

Rehber bu bilgiyi verdiğinde otobüsteki yaşlı bir Rize’li kadın ve 40′lı yaşlardaki kızı kafaları karıştırdı. Bunların yanında iki çocuk vardı ve vekalet yoktu. Rehber geçemezsiniz deyince yaşlı kadın öfkeyle pasaportlarını gösterdi ve “Biz Avusturalya vatandaşıyız, bu pasaport her yerde geçer” diye ortalığı birbirine kattı. Meğer bu yaşlı Rize’li teyze ve yanındakiler Avusturalya’dan gelmişler, oranın vatandaşıymışlar. Rehber “Türk vatandaşı değilseniz sizin durumunuz farklı olabilir, orasını bilemem” deyip kesip attı. Yol boyunca bu yaşlı teyzenin torunlarına yarı Türkçe yarı İngilizce bir şeyler söylediğini ve “Tell mom!” diye bunu kızına ilettiğini işitip durduk. Koca Rize’li teyzenin arasıra sağa sola bakıp “very nice!” demesi kulaklarımızda kaldı..

Gezi sırasında iyi mi kötü bilemedik ama hava kasvetliydi, nerdeyse yağmur yağacak gibiydi. Rehberimiz kapalı havaya rağmen kendinden emin bir şekilde “sınırı geçince pişeceğiz” demişti ama netice öyle olmayınca “hava bugün kapalı” diye fevkalade önemli bir tespitle durumu açıklığa kavuşturdu.

Bir saat gibi bir sürede Rize’den Batum’a sınır beldemiz olan Kemalpaşa’ya geldik. Sarp sınır kapısına yaklaşırken rehber kapıda ne yapmamız gerektiğini izah etti. Girişteki ilgili birimden yukarıda bahsettiğim kağıtları 15 TL harç ödeyip (eskiden sadece 1 TL imiş) aldıktan sonra doldurup kapıdaki gişelere yöneldik. Nüfus kağıtları yırtık olanların sorun yaşabileceğini söylemişlerdi, bu durumda etrafta bulunan kimlik kaplayıcılara 3-5 TL verip kimliği düzeltebiliyorsunuz. Pasaportla gelenlerin bu kağıt işlerine girişip girişmediklerini bilemiyorum.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
sinir
Çok abartılı olmayan bir kuyruktan sonra Türk tarafından geçiş yaptık. Uzun bir koridordan ilerleyip Gürcü tarafına geçtik. Asıl kalabalık buradaymış. Rehberimiz “tek bir gişede beklemeyin, zaman kazanmak için gişelere dağılın” demişti. Öyle de yaptık. Buradaki bekleyişimiz de çok abartılı değildi, 20-25 dakikada sıra bize geldi. Gürcü görevli herhangi bir şey söylemeksizin doldurduğumuz kağıdı ve kimliğimizi inceledi, önündeki webcam ile fotoğrafımızı çekti ve turnikeyi açtı.. Artık Gürcistan topraklarındaydık..

Batum’a 7 kişilik bir akraba kadrosuyla geçtiğimiz için kendi grubumuzdaki diğerlerinin de gişelerden geçmelerini bekleyerek otobüsümüzü bulmaya koyulduk. Nadir de olsa kapıdaki araç sistemlerinde bazan sorun yaşanabiliyor ve otobüsün geçişi veya dönüşü normalden çok daha uzun sürebiliyor.

Batum’a girer girmez gözlerimiz çift yönlü ikişer şeritli duble yolu arıyor ama malesef yok. Normal gidiş/dönüş tek bir yol var. Yol kenarındaki ağaç elektrik direkleri zorla ayakta duruyormuş gibi. Pek çok direği başka direklerle destekleyip öyle tutuyorlar.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
sinir_sahil
Batum’a geçtiğimizde en çok şaşırdığım nokta hemen sınırın yanında plaj olması. Plaj ama kumsal değil, çakıl taşlı olanından.. Plaj kültürüm olmadığından net olarak ifade edemedim. Şaşırdığım husus ise 300-400 m ileride Türkiye’de her yer kayalık iken sınırın buyanında hemen plajın başlaması.. Rehber’imizin açıklamaları doğrultusunda öğrendik ki; Batum Gürcistan’ın Antalya’sıymış. Hatta abartıp bize tek sahil şehri olduğunu söyledi ama haritaya baktığımda Poti, Sokhumi gibi yerler görüyorum. Belki en güneyindeki Batum olduğundan öyle demiştir..

Batum’da yol bizdeki gibi sahilden devam etmiyor. İç taraflardan gidiliyor. Batum’da ikinci şaşırdığım husus aşırı düzlük oluşu. Artvin, Rize, Trabzon buralarda göremediğimiz düzlükler Batum’da bol bol vardı. Şehir kocaman bir ovadaydı. Bunu da rehberimizin engin bilgisinden öğrendik ki Çoruh nehri sağlamış. Çoruh Batum’da denize dökülüyormuş, üzerinden geçtik. Bizim taraftaki baraj nedeniyle suyu epey azalmış ama günün belirli saatlerinde kapakların açılması nedeniyle -bilhassa dönüşte- su seviyesinin yükseldiği görülüyor.

Batum’un şehir merkezine doğru ilerlerken yeşilliklerin içerisinde küçük bir uçak gördüm, meğer orası havalimanıymış. Dikkatli bakınca meydanı farkettim. Hemen sonrasında yanımızdan polis eşliğinde iki Havaş otobüsü geçti. Rehber durumu aydınlattı: Gürcistan’la yapılan anlaşma gereği Batum havalimanını kullanabiliyoruz. Eğer Batum havalimanına bilet alırken gideceğimiz yeri Türkiye diye belirtmişsek uçaktan indikten sonra Polis eşliğinde Havaş otobüsüne binip sınırda herhangi bir bekleme, kontrol vesaireye tabi olmadan doğruca Türkiye’ye geçebiliyoruz. Yok eğer Batum diye belirtmişsek doğal olarak havalimanındaki gümrük kontrolüne tabi oluyoruz.

Güzel sesi ve uslubuyla (!) kulaklarımızın içine eden rehberin anlattığına göre bu bölgede akaryakıt kaçakçılığı meşhurmuş. Batum’da yakıt fiyatları neredeyse yarı yarıya. Büyük otobüsler buradan yakıt doldurup sınırı geçip Türkiye’de boşaltıp tekrar geliyormuş. Bunu önlemek adına 14 yolcu sınırı gibi bazı önlemler alınmış ama yine de işini bilenler vardır tabi. Gürcistan’da sadece yakıt değil araç fiyatları da dudak uçurtan cinsten. Türkiye’de 80-100 bin TL fiyat biçilen arabalar çok abartmıyorsam 15-20 bine satın alınabiliyor. Bir garip durum da şu: Batum’da trafik ışığı, kurallar fazla işlemiyor ve bu nedenle aşırı sayıda kazalar oluyor. O kadar ki, araç sahipleri artık tampon yaptırmaktan, ayna taktırmaktan vazgeçmişler. Pek çok lüks arabada ayna, tampon bulunmaması standart gibi olmuş.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
eski_binalar
Batum’un şehir merkezine vardığımızda fotoğraflarından gördüğüm tarihi ve mimarisi ülkemizdekinden farklı olan binaları birer ikişer seçmeye başladık. Fakat rehberin yolculuğun başından beri yerden yere vurduğu durumları duydukça bu kez onlara dikkat etmeye başladık. Şöyle ki; evlerin pek çoğu yıkık dökük haldeydi. Pek çoğunda sıva yerine teneke levhalarla kaplama yapılmıştı ve bunlar paslanmış, kabarmış, yamulmuş durumdaydı. Yine rehberin anlattığına göre asansörlü bina çok az sayıdaymış ve olanında da ücrete tabiymiş. Ücret demişken, Gürcistan para birimi “Lari” ve “Tetra” (bizdeki Lira ve Kuruş gibi). Ne hikmetse Lari, Lira’dan daha değerli (1 Lira=1.18 Lari).

Gürcistan saat olarak bizden bir saat geride. Bizde saat 11:00 iken onlarda hala 10:00. Sınırı geçtiğimizde eğer telefonunuz “yerel saati kullan” diye ayarlıysa hemen ülke saatine geçtiğinden rehberin verdiği buluşma saatleri karışabiliyor. Buna dikkat etmelisiniz.

 

Image may be NSFW.
Clik here to view.
kafilemiz

Batum’da ilk olarak rehberin tavsiye ettiği bir Türk restoranına gidip karnımızı doyurduk. Karabak Restoran’ın sahibi Türk’tü ve kullandıkları malzemeler -içme suyu bile- Türkiye’den geliyordu. Restoranda çalışan bayan garsonlar Gürcü idi ama yeteri kadar Türkçe konuşabiliyordu. Etli yemek yesek mi yemesek mi diye biraz düşündük ama rehber ve restoran sahibi en azından yemek konusunda güvenimizi kazandı ve helal ettir diye güvendik, yedik. Rehberin dediğine göre burası Gürcistan’da görebileceğimiz nadir iyi restoranlardan biriymiş. Yemek fiyatları da gayet normaldi.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
botanikten_batum
Yemekten sonra Botanik dedikleri yere gitmek üzere yine otobüse doluştuk. Zaten turun içeriği “yemek, botanik, kilise ve serbest vakit” diye özetlenebilir. Şehrin içinden geçerken rehber nerde alışveriş yapabileceğimizi, nerden elektronik eşya alabileceğimizi vs hızlıca anlatıp durdu.

Botanik Parkı, Batum’un biraz dışarısında kalıyor. Rize’deki Ziraat gibi içerisinde çeşitli bitkiler, ağaçlar, meyveler yer alıyor ama Ziraat’ten herhalde 20-30 kat daha büyük bir alanı kapsıyor (114 hektar). Rehberin deyişiyle diğer turlar yolcuları Botanik parkının girişinde bırakıp parkın içerisinden yukarıya yaya olarak çıkıp dönmelerini bekliyormuş. Bizim turumuz bizi botaniğin üst kısmına çıkarıp yaya olarak parkın içerisinden aşağıya inmemizi sağladı. Bu konuda gerçekten turu tebrik etmek lazım. Kısıtlı zamanda o kocaman parkın yokuşlarında vakit öldürmek kötü bir fikir.. Biz manzaraya baka baka aşağı inerken diğer turlarla gelenler yorgun argın yukarı çıkmaya çalışıyorlardı.. Ayrıca Botanik’in üst kapısına doğru giderken Batum’u yukarıdan izleme şansımız oldu.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
ortanca
Image may be NSFW.
Clik here to view.
botanik2
Image may be NSFW.
Clik here to view.
botanik1
Image may be NSFW.
Clik here to view.
botanik4
Image may be NSFW.
Clik here to view.
botanik6
Image may be NSFW.
Clik here to view.
botanik5

Parkın hemen girişinde (giriş 6 Lari idi) karayemiş satan satıcılar vardı. Rize’dekiler henüz olgunlaşmamıştı ama buradakiler simsiyahdı. Tabağı 2 lariye satılıyordu. Botanik parkının içi gayet iyi korunmuştu. Doğal bir ortamdı. Masmavi ortancalar, ne olduğunu anlamadığımız garip meyveler, kocaman ağaçlar gördük (3274 farklı ağaç türü barındırıyormuş). Muz ağaçları da vardı. Parkın uçurumlarından aşağı baktığımızda Batum sahilinin eski demiryoluyla beraber devam ettiğini gördük. Daha önce belirttiğim gibi araba yolu sahilden değil içlerden ilerliyordu. Bu manzarayı görünce sahili korumak adına yolun içeriden gitmesi iyi bir fikir gibi geliyor ama ülkemizdeki Karadeniz Bölgesinde düzlük alan olmadığından alternatifimiz yok malesef. Bununla beraber bizim Artvinden Samsun’a kadar olan sahil yolumuzun da ayrı bir güzelliği var. Deniz kenarında yolculuk etmek bence çok keyifli..

Image may be NSFW.
Clik here to view.
botanik7
Botanik parkını yukarıdan aşağıya doğru gezip sahile vardığımızda demir yoluyla kesiştik. Burada eski bir istasyon vardı ama kullanılıp kullanılmadığından emin değildik. Rayların üzerinden otobüsün bulunduğu yere doğru giderken bir kaç fotoğraf çekmeyi ihmal etmedik. Hemen yanımızdaki sahilde eski bir iskele vardı. Oraya da gitmek istedik ama pek güvenli bir hali yoktu.

Otobüse atlayıp şehre geri döndük. Tarihi bir kiliseye bir kaç dakika uğradık. Gürcistan hristiyanlarının hangi mezhepte olduğunu bilmiyorum ama bu kiliseye kadınların başı açık veya eteksiz girmelerine müsade edilmediğini belirtti rehberimiz. Gerçi turda bu şartları sağlamayan bayanlar vardı ve girmelerine müsade edildi. Kilisenin bahçesine bir göz attım ve kapıdan bir girip bakayım dedim ama daha adımımı atar atmaz yoğun ve ağır bir tütsü kokusu çarpınca vazgeçtim. Kapıda genç, kocaman siyah sakallı, açık mavi cübbeli bir papaz vardı. Kilisenin girişinde sesli konuşunca içerdeki gençlerden birinden “şşşş” uyarısı aldım. Dönüp çıkarken kilisenin önünden geçen Gürcülerin durup haç çıkardıklarını farkettim. Demek ki adetleri böyleymiş..

Fazla vakit kaybetmemek ve daha çok serbest zamana sahip olmak için otobüse doluşup Post Meydanı’nın yolunu tuttuk. Buraya gelmeden evvel de dönüşte otobüse nerden bineceğimizi tarif etti rehberimiz. Buraya dikkat! Yazının sonlarına doğru rehberin kulaklarını iyice çınlatarak buraya geri döneceğim.


Post Meydanı’nda araçtan inip kendi başımıza kaldık. Etraftaki binalar tarihi ve çok süslüydü. Bir kaç hatıra fotoğrafı çektirip biraz vakit geçirdik. Sahile doğru inerken ortasında bir park ve her yanından sular fışkıran bir heykelin olduğu daha küçük bir meydana geldik. Bu meydanın sahile doğru olan kısmından geçen cadde boyunca balkonları bir renk paleti gibi gibi boyanmış aynı boyda apartmanlar vardı. Parka bakan tarihi yapılar da mevcuttu. Yazılar latin harfle olmadığı için malesef detaylı bilgi edinemedik. Bu parkda biraz dinlenip sahile geçtik.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
batum2
Image may be NSFW.
Clik here to view.
batum1
Image may be NSFW.
Clik here to view.
batum4
Image may be NSFW.
Clik here to view.
batum3

Sahilin yolları gayet güzeldi, tamamı arnavut kaldırımı şeklinde döşenmişti ve gidiş ayrı geliş ayrıydı. Sahilde çok uzaktan bile farkedilen büyük bir dönme dolap vardı. Batum’a gideceğimizi söylediğimde bir arkadaşım dönme dolaba muhakkak binin demişti. Grubun büyüklerini (dayım ve yengem) zar zor ikna edip dönme dolaba doğru yola koyulduk. Dönme dolaba yakın bir saat kulesi vardı. İzmir saat kulesinin kopyası diyebiliriz. Onun önündeki yol uzak geldiğinden “lazuk, anlamazuk” diyerek büyük ve yer yer ıslak bir arazinin içerisinden ilerleyerek dolaba vardık. Ücret 3 Lari idi ve bir tur dönmesi 7-8 dakikayı buluyordu. Yukarılara çıktıkça arkadaşıma hak verdim. Gerçekten bütün Batum’u kuş bakışı görebiliyorduk. Hemen yanıbaşımızdaki Batum Limanı, öte yandaki tarihi binalar, tek tük yükselen oteller, şehrin yaslandığı yüksek yüksek dağlar.. Hepsi ayaklarımızın altındaydı. Harika fotoğraflarla turu tamamlayıp indik. Mızmızlık yapan dayım ve yengem bile memnundu.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
güzel_sanatlar
Image may be NSFW.
Clik here to view.
cadde2
Image may be NSFW.
Clik here to view.
cadde1
Image may be NSFW.
Clik here to view.
saat_kulesi
Image may be NSFW.
Clik here to view.
dolap3
Image may be NSFW.
Clik here to view.
dolap2

Image may be NSFW.
Clik here to view.
donme_dolap

Image may be NSFW.
Clik here to view.
botanik8

Toplam serbest vaktimiz 2.5 saat civarındaydı ve 1.5 saat kalmıştı. Rehberin bahsettiği yerlerden Türk Sokağı’nı bulalım diye düşündük. Sahildeki caddeden ilerlerken Kığılı gibi bir kaç Türk markasının mağazısını gördük. Ara sokakları geçerken Batum’un iki camiinden biri olan Orta Camii’ye denk geldik (diğer camii sınıra yakın bir yerde). Bu camiinin avlusundaki yaşlı amca bizi Türkçe buyur etti, sordum; Ahıska Türklerindenmiş. Camiin içerisine göz attım. Kapıları ve camii içerisindeki ahşap minberi çok farklı boyanmıştı. Şu sayfadan öğrendiğimize göre Acara Beyi Aslan Beg tarafından iki Laz ustaya yaptırılmış.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
batumcami1
Camii’de vazifemizi yerine getirip dinlendikten sonra sokakları inceleye inceleye otobüsümüze bineceğimiz yere yaklaştık. Şimdi yukarıda “buraya dikkat!” dediğim hususa geldik işte. Rehberin bize aracı bulacağımız yeri tarif ederken ihmal ettiği küçük bir ayrıntı varmış. Meğer burada 5 kilometrelik kocaman plajı, 2 kilometrelik bisiklet parkuru, havuzu, fıskiyesi, bambu korusu, yemyeşil ağaçları olan kocaman bir park varmış! Buraya geldiğimizde hareket saatimize sadece 30 dakika kalmıştı. Üzüldük ve hemen parka girdik. Sahiline kadar ilerledik. Şehrin içinde görmediğimiz canlılık buradaymış. İnsanlar burada yürüyüş yapıyor, bisiklet kullanıyor, alışveriş yapıyor biz ise şehrin sokakları neden boş diye gezinip duruyorduk… Sahilde iskelenin üstünde plajın hemen yanında güzel büyücek bir çay bahçesi vardı ve oturup bir çay dahi içemedik..

Hızlı hızlı parkı birazcık dolaşabildik. Bambu ağaçlarından oluşan minik koruya gözümüzün ucuyla bakabildik. Parkın içinde tarihi binalar da vardı, gidip göremedik..

Image may be NSFW.
Clik here to view.
park_fiskiye
Image may be NSFW.
Clik here to view.
park_sahil
Image may be NSFW.
Clik here to view.
park_bisiklet
Image may be NSFW.
Clik here to view.
park_bambu

Vakit daraldığından otobüsü bulmaya koyulduk. Otobüse binince biraz yağmur atıştırdı.. Parkın yanından ilerlerken rehberin şu cümlesi ümüğünü sıkmak için yeterliydi ama sıkmadım: “Bu parka gelseydiniz, burdan bisiklet kiralayabilir, bu kocaman parkurda bisiklet kullanabilirdiniz..” Be adam! bunu dönerken mi söylüyorsun..

Batum’dan ayrılırken ters dönmüş bir ev görüntüsü veren restoranın yanından geçtik. Bu restoranın içinde de baş aşağı yerleştirilmiş eşyalar mevcut. Mesela tavanda da yemek masaları var ve banyolarda tavana monte edilmiş klozetler mevcut. Biz binaya girmedik, otobüsle yanından geçerken durduk o kadar..

Batumdan saat 18.30′da ayrıldık ve sınır kapısına geldik. Otobüs kuyruğundan aracın geçişinin zor olacağını farkettik. Biz yine otobüsü boşaltıp münferit olarak kuyruklara girdik, gişelerde elimizdeki kağıtları teslim ettik, yine webcam’le fotoğraflarımız çekildi ve ülkemize geçtik. Kapının Türkiye tarafında denizin kenarında şirin bir camiimiz var. Orada aracın gelmesini bekledik. Gürcistan tarafında tam da bu camiiye bakan bir yerde yol kenarında ahşap ve ışıklandırılmış bir haç bulunuyor. Yine Gürcü tarafında bir de kilise vardı sanırım.

Otobüsün kapıdan geçmesi biraz uzun sürdü, sınırdan ayrılmamız ve Rize’ye varmamız 9-10′u buldu diye hatırlıyorum.

Parkı rahat gezememiş olmamız biraz içimize oturdu ama bu yazıyı yazarken internetten öğrendiğim kadarıyla daha görmediğimiz pek çok yer var; akvaryum, devlet müzesi, eski postane binası ve sirk bunlardan bazıları. Bir dahaki Rize seyahatinde yine günübirlik bir Batum, belki Tiflis yapılabilir…

Bu seyahatten sonra pasaport çıkarıp İstanbul’a yakın yerlerdeki vizesiz giriş yapabileceğimiz ülkelere gitme planları yapmaya başladık.. İnşallah olur..

Rize Kömürcüler Köyü

Image may be NSFW.
Clik here to view.
ev
Memleketimiz Rize’ye (diğer memleketimiz Balıkesir, Gönen) düğün dernek işleri nedeniyle son gidişimizde köyümüze de uğradık. Çocukluğumun geçtiği ev malesef 15-20 yıldır kullanılmıyor. Diğer akrabalarımızdan hala çay için yazı köyde geçirenler var.  Hem onları ziyaret etmek hem de hatıraları canlandırmak için köyün yolunu tuttuk. Gündüz gidip akşam dönecektik ama dayanamadık, geceyi köyde geçirip ertesi gün yaya olarak aşağı inmeye karar verdik.

Fakat nasipliymişiz; ertesi gün yaya inmek yerine motorsiklet sırtında indik. Eşim ve kuzenim bir akrabamızın arabasıyla indiler, ben de o akrabamızın bir arkadaşının motorsikleti ile indim. Köyde geçirdiğim en keyifli yolculuktu herhalde. İstanbul trafiğinde motor sürmek nasıldır bilmem ama köyde motor sırtında gitmek harikaydı. Süren de ben olsaydım herhalde tadından yenmezdi ama bisikleti zor kullanan biri olduğum için o topa hiç girmedim.

Aşağıda köyümüzde çektiğimiz videolardan küçük bir demet var. Bir sonraki videoda köyden aşağıya inerken çektiğimiz görüntüler olacak ama henüz onu hazırlamadık. Tamamlandığında onu da bu sayfaya ekleyeceğiz.

 Image may be NSFW.
Clik here to view.
cayda_cay
Image may be NSFW.
Clik here to view.
koymanzara
 Image may be NSFW.
Clik here to view.
esek
Image may be NSFW.
Clik here to view.
cay1
Image may be NSFW.
Clik here to view.
kosre
Image may be NSFW.
Clik here to view.
likapa
Image may be NSFW.
Clik here to view.
motor
Image may be NSFW.
Clik here to view.
ev2

Hasbelkader İznik

Image may be NSFW.
Clik here to view.
cinici
Ramazan Bayramı münasebetiyle yıllık iznimizi de kullanarak iki haftalık bir tatil elde ettik. Bayramları genelde Gönen’de geçirdiğimiz için bir kaç gün önceden rahat rahat gitmek daha iyi olur diye düşündük ve yola koyulduk. En başta Çanakkale üzerinden gitmeyi düşünmüştük ama Sakarya’da yıllardır bizi davet eden kuzenlerimizin de gönlünü yapalım diye güzergahı değiştirdik.

Geyve’ye bağlı Kızılkaya Köyü’nde kuzenimizin evinde bir gece kaldık, güzel bir iftar yaptık. Ertesi gün oranın meşhur ‘küp’ yaylasına çıkacaktık ama Ramazan’da yaylada çay içemeyeceğimiz için bu keyfi başka bir zamana bıraktık. Onun yerine köydeki meyve bahçelerini, tarlaları gezdik. Armut, elma, kiraz, üzüm ve çilek vardı. Ayrıca domates, biber, patlıcan, lahana.. Ne ararsan var Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Gönen’e gitmek için Sakarya’dan geri dönüp Yalova-Bursa istikametine gidecektik ama kuzenimizin eşi geri dönmeye gerek olmadığını, yola devam edersek İznik, Gemlik üzerinden Bursa’ya ordan da Bandırma, Gönen’e varabileceğimizi söyledi. Biz de öyle yaptık.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
sur

Duble yoldan İznik’e varmamız herhalde 1 saati bulmadı. İznik’e varınca ordan mı gidelim, burdan mı diye bakınırken yol kenarında uzuun bir sur belirdi. Çok güzel bir yapıydı ve durup resmini çekelim dedik. Gölge bir yere park edip telefonumdaki fuzuli dataları silip yer açmaya koyuldum, Şahika Hanım da surları fotoğraflıyordu. Sonra foursequare’de yakınlarda ne var diye bakarken ‘Yeşil Camii’yi öğrendik: yıllar önce fotoğrafını gördüğüm meşhur yeşil minareli camii. Yeşil Camii ararken çini çarşısı tabelasını görünce çarşıya girdik. Minik minik ahşap atölye dükkanlar içerisinde genç kızlar, kadınlar bizzat çini hazırlıyorlardı. Bir iki kişiyle çininin nasıl yapıldığına dair sohbet ettik. Bir kaç minik hatıra satın aldık. En son girdiğimiz dükkandaki kadın çevredeki türbelerden ve bilhassa Kutbuddin-i İzniki hazretlerinden bahsetti. Hacı Bayram Veli Hazretlerinin de damadıymış bu zat ve türbesi çok yakınmış. Ayrıca sahile de uğramamızı tavsiye etti. Sahil lafını duyunca ‘Ne sahili?’ diye garip garip sordum.. Kadın gülerek ‘İznik Gölü sahili tabi’ dedi Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Buraya gelirken bir göl kenarında durup fotoğraf çekmiştik. Kurak tepelerin ortasında, yol kenarında küçük bir göldü. İznik Gölü değildi ama İznik Gölü de herhalde böyle bir şeydir diye düşünmüştüm. ‘Sahil’ deyince yine üç aşağı beş yukarı öyle bir şey bekliyordum.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
yesilcami
Yakın olduğu için önce Yeşil Cami ve türbeleri aramaya koyulduk. Biraz ilerleyince hemen camiler belirdi zaten. Camiler diyorum çünkü aynı avluda karşı karşıya Yeşil Cami, Şeyh Kutbuddin Cami ve hemen onun karşısında eskiden kilise olduğunu tahmin ettiğimiz restorasyon halinde başka bir cami daha vardı. Belki de müzeydi bilemiyorum. İnşaat bölgesi olduğundan çok yakından incelemedik.

Yeşil cami, orijinal yeşil çinili minaresi ile meşhur minik, güzel bir cami idi. Giriş kapısının etrafı ve minberi süslü oymalarla donatılmıştı. İç süslemesi çok sade idi. İnternetten öğrendiğimiz kadarıyla 1. Murad Han zamanında Çandarlı Halil Paşa emriyle yapılmış bir camii. Çandarlı’nın türbesi de İznik’teydi. Onu da ziyaret ettik.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
seyh_kutbuddin

Yeşil Cami’nin bulunduğu avluda biraz uzakta Şeyh Kutbuddin Hazretlerinin türbesinin de bulunduğu aynı isimli cami vardı. Türbeyi de ziyaret ettikten sonra çok merak ettiğimiz sahili bulmaya koyulduk. Arabaya dönüp tarif edilen yolda bir iki dakika ilerlemiştik ki hemen önümüzde arnavut kaldırımlı güzel yolun ucunda belirdi zaten sahil. İznik’in bu kısımları tam bir tatil beldesi gibi tertemiz pırıl pırıldı. Biraz Büyükçekmece sahilindeki evleri sokakları andırıyordu. Yürüyerek sahile indik. Manzara hiç öyle yol kenarında gördüğümüz göl gibi değildi. Karşımızdaki sanki deniz var gibiydi. Sahil yolu tamamen arnavut kaldırımı şeklinde minik taşlarla döşenmiş, yol kenarları ağaçlık, sahile yakın yerlerde güzel çay bahçeleri var.. Pırıl pırıl bir ortam.. Burayı görünce ‘işte Gönen’in tek eksiği bu’ demekten kendimizi alamadık Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Image may be NSFW.
Clik here to view.
sahil1
Image may be NSFW.
Clik here to view.
sahil2

Manzaranın güzelliğinden etkilenip bir geceyi burda mı geçirsek diye düşündük ama yine Ramazan nedeniyle keyfini istediğimiz gibi çıkaramayacağımız için başka bir zamana erteledik. Hızlı bir sahil turu yapıp aklımız İznik’te kalarak Gemlik’e doğru yola devam ettik.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
sahil3

İznik’ten çıktıktan sonra biraz ilerlemiştik ki yol ayrımı geldi.  Tabela Gemlik için sağa sapmamızı söylüyordu. Haritada Bursa’yı işaretlemiştik ve o düz gitmemizi istiyordu. Ordan mı gidelim, burdan mı gidelim derken geri dönüp sağa saptık. İyi ki sapmışız Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Zira uzuun bir göl kenarı seyahati kazanmış olduk. Biraz ileride uygun bir yerde durup ayaklarımızı sokacak kadar göle yaklaştık. Suya girmedik ama yine de biraz vakit geçirdik. Göle bakan irili ufaklı tepeler boydan boya zeytin ağaçları ile doluydu.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
harita

Yola devam edip ilerideki Sölöz’de mola verdik. Sonrasında hiç durmadan Bursa, Karacabey, Bandırma üzerinden Gönen’e iftara beş dakika kala vardık.

Dönüş yolculuğumuzu Ayvalık sahil şeridinden Çanakkale’ye doğru yapmayı planlıyoruz. Bakalım bu kez hasbelkader nerelere uğrayacağız. Gerçi planladığımız bir kaç yer var. Kazdağları Milli Parkı bunlardan biri.. Nasip..

 

Bergama – (Pergamos Acropolis)

Image may be NSFW.
Clik here to view.
acropol

Gönen’de bayramımızı geçirdikten sonra yıllık iznimizin kalan bir haftalık kısmını kullanmak üzere bayram trafiğini atlatıp Pazartesi yola çıktık. Net bir planımız yoktu, Ayvalık’taki Cunda adasını merak ediyorduk, sonra Bozcaada’yı da görmek istiyorduk. Buralara uğrayıp belki bir iki gün kalıp en son Çanakkale’de beş sene once kamp yaptığımız ve Gezentigiller blogunu açmamıza vesile olan Kabatepe’ye gitme gibi düşünceler aklımızdan geçiyordu.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_2364

Yola çıkmadan bir gece önce ‘Ayvalık’a kadar gitmişken bir koşu İzmir Alaçatı yapalım mı?’ diye de düşünmüştük. İzmir’e ordan mı gidelim burdan mı derken Balya-İvrindi üzerinden gitmeye karar verdik. Yolda Şahika Hanım ‘Bergama da buralara yakınmış’ deyince gözlerimiz Bergama tabelası aramaya başladı.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_2329

Gönen’den Aliağa-Dikili-Bergama duble yoluna kadar olan kısım tek kelime ile harika bir yoldu. Tam sevdiğimiz türden; sağlı sollu ağaçlı, yeşillikler içerisinde yollar. Bazen vadilerden iniyoruz, bazen tepelere tırmanıyoruz, derelerin üstlerinden geçiyoruz. Balya’ya yakın ‘Kadıköy’ isimli bir köyde harika bir dere kenarı çay bahçesi vardı. Yola henüz çıktığımız için durup çay içmedik ama aklımız orada kaldı.

Evden biraz geç çıktığımız için saat 19.00 gibi Bergama’ya vardık. Tam olarak nereye gideceğimizi de bilmiyorduk. Bergama girişinde kahverengi Akropol tabelasını görünce ilçenin en yüksek yerindeki tarihi kalıntıları farkettik. Şehirde çok vakit kaybetmeden hemen oraya yöneldik ama geç kalmıştık, çoktan kapatmışlardı. (Acropolis; latince ‘Yukarıda bulunan şehir’ demekmiş)

Geceyi Bergama’da geçirmek için bir kaç pansiyonu aradık ama yer bulamadık. Zaten kamp yerimize gidene kadar arabada kalabilir miyiz diye denemek istiyorduk, ilk tecrübemizi yapmış olduk.

Akropol’e gidemeyince şehri biraz dolaştık. Girişinde kocaman tarihi Kızıl Avlu binası vardı. Restorasyon nedeniyle gezmeye kapalıydı. Binanın kule gibi yuvarlak bir kısmı cami olarak kullanılıyordu. Satıcılardan öğrendiğimiz kadarıyla bu yapı vaktiyle 3 ayrı dine hizmet etmiş..

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_2399

Bergama sokaklarının neredeyse tamamı arnavut kaldırımı şeklinde düzenlenmiş. En hoşumuza giden tarafı ise sokaklarda her 50-100 m’de bir uzun cepler olması. Araç park etmek için trafiği zorlamayacak şekilde düzenlenmiş bu ceplerden bolca gördük, kullandık.

Şehirde ilk gözümüze çarpan camii Ulucami oldu. Bu camiye tarihi bir köprü üzerinden geçilerek varılıyor. Malesef köprünün altından su akmıyordu, onun yerine yosunlu ve kokulu bir su birikintisi ve çöpler vardı.

Bergama’daki gördüğümüz tüm camiler oldukça eski ve eşsiz camilerdi. Selçuklu yapısı olan Şadırvan Camii de bunlardan biri: Avlusunda güzel bir şadırvanı mevcut ve minaresi cami arazisi dışında kalıyor. Çarşı içerisindeki ‘Mescit Altı Mescidi’ de ilginç bir yapıya sahip. Mescitin altında sadece şadırvan var, etrafı kemerli sütunlarla çevrili, camii bu sütunların üstünde yer alıyor.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_2370

Gece nerde oturalım, çay kahve içelim diye bakınırken Halk Eğitimi Merkezi Çay Bahçesi hoşumuza gitti. Ana caddeye yukardan bakıyordu. Cadde üstünde meydanda başlayan, neredeyse 1 m genişliğinde mazgallar vardı ve cadde boyunca devam ediyordu. Arabalar üstünden geçtikçe tren geçiyormuş gibi ses çıkarıyordu. O gece buraya yakın bir yere arabamızı park edip koltukları olabildiğince rahat hale getirip uyumaya çalıştık. Sabaha kadar tren geçiyor sandık Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Arabada uyumanın yegane faydası olarak erkenden kalktık. Kahvaltımızı yapıp Akropol’e gittik. Zaten şehrin girişinde ve arabayla 5 dk mesafede bir yerdi. Burada teleferik hizmeti sunuluyor (sivil: 10 TL, öğrenci: 5 TL, otopark: 4 TL). Teleferikle çıkacaktık ama antik kentin girişinde de ödeme yapılacağı için (müze kart gerekiyor) teleferiği boş verip arabayla çıktık. Antik kentin bulunduğu tepeyi 4 km’lik bir yol çevreliyor, girişi bir nedenden dolayı kapalı olduğundan ilk 100 m’sini şehrin eski mahallelerinin dar sokaklarından geçerek kat ettikten sonrası normal asfalt, rahat rahat çıkılabiliyor.

Antik kentin girişinde mobil olarak müze kart veren bir araç vardı. 2008’de Çanakkale gezimiz sırasında da bu karta ihtiyacımız olmuştu, yine mobil olarak çıkarmıştık, o zaman 20 TL idi, şimdi 30 TL verdik. Fakat sadece Şahika hanıma kart çıkardık, zira kullandığım bir kredi kartı ne hikmetse Müze Kart olarak işe yarıyormuş, ücret ödemedim.

Akropol’e geniş bir merdivenden girdik, ilk avluya vardığımızda ne kadar büyük bir yapı olduğunu farkettik. Keşke buranın orjinal halini görebilsek diyorduk ki alanda bulunan tabelalardaki karekod imdadımıza yetişti. Bilkom’un hazırladığı bir iOS uygulaması bu antic şehirdeki pek çok yeri üç boyutlu olarak sanal-gerçeklik (augmented reality) teknolojisi ile size avlunun neresinde eskiden ne olduğunu gösteriyor. Siz karekodu okutup linki açtığınızda telefonu nereye çevirirseniz üç boyutlu olarak oradaki binayı, heykelleri görebiliyorsunuz. İnşallah teknoloji ilerledikçe bunları sadece cep telefonlarımızda değil, özel gözlüklerle veya gözlüksüz doğrudan avlunun üzerinde de görebileceğiz sanırım.

 Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_2467a

Akropol’ün en güzel yerlerinden biri antik tiyatrosu. Tepenin en dik yerinde kurulmuş ve yukarıdan bakınca baş döndüren bir açıya sahip. Eğer yanlış bilmiyorsak ‘en dik antik tiyatro’ olarak burası geçiyormuş.

Akropol’ün içinde ziyaret ettiğimiz diğer kısımlar özetle şu alanlardı: Kral Sarayları, Traian Tapınağı, Zeus Sunağı, Athena Kutsal Alanları, Bergama Kütüphanesi, su kemerleri.

Çok belirgin olarak göremesek de su kemerleri ayrıca dikkatimizi çekti. Bergama’nın kenar mahallesinde daha belirgin olarak açıkca görülebilen bu kemerler vaktiyle 45 km’lik bir su yolunu oluşturuyormuş ve Akropol’ün bulunduğu tepeye kadar su çıkabiliyormuş.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_2468b

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_2531c

Kentte gezmediğimiz yer kaldı mı diye kıyı bucak dolaşırken yıkıntıların arasından kalenin dışına çıktık ve yolda farkettiğimiz Kestel Barajı’nın gölünü gördük. Bu manzaraya ev sahipliği yapan kale duvarlarında normalin 4 katı büyüklüğünde kertenkeleler olduğunu da not düşelim.

Tam gezmemiz bitti, dönelim derken aşağıdaki Zeus Tapınağı’na da uğramadan edemedik. Yapının sadece temelleri kalmış, internetten öğrendiğimiz kadarıyla diğer parçalar Berlin’de Pergamon müzesinde sergileniyormuş.

Çok yorulduğumuz için gezimizi bitirince çıkıştaki göl manzaralı çay bahçesinde biraz dinlendik. Orada bulunan dükkanlardan hatıra magnetlerimizi aldık ve İzmir Alaçatı’ya doğru yola koyulduk..

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_2469c

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_2513c

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_2516c

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_2542c

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_2453

İzmir – Alaçatı

Image may be NSFW.
Clik here to view.
alacati

Bergama maceramızdan sonra İzmir’e doğru yola koyulduk. Vakit öğle saatleriydi ama hava çok sıcak değildi. Niyetimiz İzmir’de konaklamak değildi. Oradan geçip Alaçatı’ya gidecektik. Akşamdan Urla’da IYTE (İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü) çalışan 2000′li yıllarda internette Ocal.net forumda tanıştığımız Zeynep’i ziyaret etmekti. Bu vesile ile onunla da ilk kez görüşecektik Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Image may be NSFW.
Clik here to view.
bergama-alaçatı

Aliağa’dan geçerek İzmir’e vardık. Orada Konak’a gitmemiz gerekirken (sağolsun Apple’ın haritası) İzmir’in içlerinde karıştık. Bazı yerlerde yol yapım çalışması olduğundan yolumuzu bulmamız epey güçleşti. İzmir’in çok sıcak, şehrin çok sıkıcı olduğuna karar verip Urla’ya doğru hızlı bir şekilde uzaklaştık. Haftaiçi olduğundan herkes çalışıyordu. Tabi Zeynep’in de işi vardı. Bir sunum yapılması gerekiyordu. Allahtan sunum Hasan beyin ilgisini çekti de 1 saatlik zorunlu mola vermiş olduk. Sunumdan sonra Zeynep bize kahve ısmarladı. Ufak bir sohbetten sonra Alaçatı’ya doğru yola koyulduk. Benim için yolculuğun en heyecanlı kısmı burada başladı. Yıllardır hayalini kurduğum Alaçatı’ya gidiyordum nihayet. Acaba hayallerimdeki gibi miydi? Taş evleri sevecek miydim? Tüm bu sorular kafamda yola çıktık. Tabii yine çok sıcaktı..

Alaçatı’ya vardığımızda rüzgar gülleri karşıladı bizi. Rüzgar’ın ayrı bir önemi vardı orada ne de olsa. Şehir merkezine girdiğimizde otoparkların olduğu yere gelmiştik. Yolların çok dar olmasından dolayı geri çıktık ve cadde üzerinde bir yer bulduk. İyi ki de bulmuşuz akşam o yer oldukça kıymetli olacakmış..

Alaçatı’da park ettiğiniz yerde para ödemiyorsunuz. Belediye bize bu güzelliği yapmış. İstediğiniz yere park edebiliyorsunuz. Zaten oldukça dar olan ara sokaklara yani taş evlerin bulunduğu güzel sokaklara park etme imkanınız yok. O yüzden fotoğraflarımızda arabaların yaptığı görüntü kirliliği olmadı..

Kente ayak basar basmaz sakızlı dondurmanın tadına baktık. Onun yanında menengiçli dondurma da vardı. Bu değişik tadı da deneyelim dedik. Fıstıkgillerdenmiş. Değişik bir tadı vardı. Sakızlı dondurma ile güzel uyum sağlıyorlar. Dondurma keyfinden sonra Alaçatı’yı gezmeye başlayalım dedik. Kumrucu Şevki’nin köşede bulunduğu sokaktan aşağı doğru indik. O sokak üzerinde hediyelik eşya satan dükkanlar var. Sabun, magnet ve türlü türlü Alaçatı biblosunun bulunduğu sokak benim için çok güzeldi Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Boncuk ve türevlerini sevmeyen Hasan için ise tam bir işkence.. Sokağın sonundan sağa dönelim dedik. Niyetimiz taş evleri bulmaktı. Bulduğumuzu sanmıştık ki, gördüğümüz tüm evlerin fotoğrafını çektik. Biraz da denize doğru yürüyelim dedik. Ama denizin bizden biraz uzakta olduğunu görüp vazgeçtik. (Burada Apple haritası gerçekten sağolsun..)

Image may be NSFW.
Clik here to view.
cay

Tekrar şehir merkezine dönüp girişte üstte gördüğümüz rüzgar değirmenlerinin yanına çay içmeye çıktık. O sırada 2 tane gelin&damat çekimi oldu. Çaylarımızı içip biraz daha Alaçatı’nın arka sokaklarını dolaşalım diye tekrar yola koyulduk. Bu sefer sokağın sonundan sola döndük. Ne varsa o sokakta varmış.. Taş evler, dükkanlar, yemek yerleri.. Bu arada güneş de batmak üzereydi. Ertesi gün oradan ayrılmak istiyorduk. O yüzden biraz daha hızlandırdık adımlarımızı. Sokaklarda iyice kalabalıklaşmaya başlamıştı. Akşam oluyordu. Anladık ki Alaçatı’nın gündüzü ile gecesi çok farklı..

Taş evleri çekerken, incik boncuk satan bir sokağa denk geldik. Ne yazık ki ben Burayı akşama gezeriz.. gibi talihsiz bir laf etmiştim. Akşam orayı gezemedik. Karnımız acıkmaya başlamıştı. Başladığımız yere geri dönüp ev yemekleri yapan bir yere gitmek istiyorduk. Taş evlerden ve yanlarından fışkıran begonvillerden de ayrılamıyorduk. Sonunda midemizin gürültüsüne kulak verdik ve restoranın yolunu tuttuk. 

Image may be NSFW.
Clik here to view.
alaçatı

Akşam yemeğimizi Akasya isimli restoranda yemeye karar verdik. Geniş bir zeytinyağlı menüleri var. Onun yanında etli yemekler, açık büfe salata ve isterseniz köfte, et gibi ızgaralar da yapıyorlar. Ben gidip koca bir tabak karışık zeytinyağlı aldım. İçinde kabak çiçeği dolması bile vardı ki kabak çiçeğini ilk defa yedim. Eşime de orman kebabı aldım. Porsiyonlar oldukça büyük ve doyurucuydu. Hesap da makul düzeydeydi. Salata ikram etmeleri de ayrıca bir incelikti doğrusu. Karnımızı doyurmuştuk şimdi sorun telefonlarımızın şarjlarının bitiyor olmasıydı. Gün boyunca arabada şarj etmiştik ama fotoğraf çekmekten yorgun düşmüştü cihazlar. Biz de hem çay&kahve içebileceğimiz hem de telefonları + bilgisayarı şarj edebileceğimiz bir yer aramay koyulduk. Malum artık gezdiğimiz yerlerde kalıcı değil sürekli gezici konumdaydık. Bu arada kalıcı bir yer bulmak için çözümler de aramaya başlamıştık. Ayvalık+Cunda sonrası Kabatepe’ye gidip kamp yaparız diye düşünüyorduk. Acaba plana sadık kalabilecek miydik?

Biraz önce de belirttiğim gibi Alaçatı’nın gecesi ile gündüzü çok farklı. Gündüz yollarda sakin sakin yürüyebilirken akşam bu güçleşti. Gündüz denizde vakit geçiren halk gece olunca sokaklara akın etmiş olmalıydı. Kendimizi Özsüt’e zor attık. Dışarıda bir masa bulmamız ise büyük şans. Hem de yanında priz olan!

Bütün günümüz yollarda ve keşifle geçtiğinden bizim de pilimiz erken bitti. Uykumuz gelmeye başlamıştı. Gece yola çıkmak istemediğimizden bu akşam da arabada konaklayalım dedik. Sabah da erkenden Ayvalık’a doğru yola çıkarız diye düşündük..

Ertesi sabah da benim Boyooz diye tutturmamla başladı Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
İzmir’e gelmişiz boyozun tadına bakmadan olmaz. Kahvaltıdan önce biraz dolaştık, küçük şirin bir fırın görünce burada yapalım kahvaltımızı hem boyoz da vardır dedik. Ondan önce de burada simite gevrek derler, çekirdeğe çiğdem derler muhabbeti döndürüyorduk. Boyozun tadına bakınca da içi boş böreğe boyoz diyorlar demeye başladık. İzmirliler yanlış anlamasın tabi Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
 İşimiz latife..

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_2591

Alaçatı’dan çıkmadan önce bir de denize bakalım dedik. Çeşmeye doğru yola çıktık. Deniz’i bulmak kolay olmadı. Otellerin çevrelediği bir yerden yine otellerin içinden geçerek halk plajını bulabildik. Şunu söyleyebilirim ki, gördüğüm en güzel ve temiz denizdi. Suyu soğuktu ama görüntüsü muhteşemdi. Dalga çok azdı, kumlar ince ve çok güzeldi. Denizin rengini çok sevdim..

Image may be NSFW.
Clik here to view.
alaçatı

Artık yola çıkma vakti gelmişti. Biraz da İzmir’i dolaşıp akşam olmadan Ayvalık’a varmak istiyorduk.

Aslında niyetimiz İzmir saat kulesini görüp öyle gitmekti. Ama saat kulesine varmadan asansör tabelasını görünce hemen oraya gitmeye karar verdik. Asansörü daha önce duymuştum. Şehirde asansör ile seyehat etmek oldukça ilginç olur diye düşündük. Sahilden bir sokak içeri girdik sadece. Hemen önümüze çıktı. Yanında park yeri vardı, arabamızı oraya bırakıp asansörle yukarı çıktık. Bütün İzmir ayaklarımızın altındaydı. Bol bol fotoğraf çektik. Sıra saat kulesini görmeye gelmişti. Asansörden yürümeyle 10 dakika mesafede olduğunu öğrendik. Ama yanılmışız ya da bize öyle geldi. Hava o kadar sıcaktı ki yarım saat yürümüş gibiydik neredeyse.. İzmir’in sıcağını hiç unutmayacağım sanırım..

 

Saati de gördükten sonra İzmir’den ayrılma vakti gelmişti.. Sırada Ayvalık ve Cunda adası vardı.

(Çektiğimiz fotoğrafları aşağıdaki galeride görebilirsiniz..)

Created with flickr slideshow.

Gezentigiller Eskişehir’de

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Eskişehir

Biliyorum neredeyse yeniden yaz tatili gelecek ve ben daha geçen yaz tatilimizin yazılarını bitiremedim.. Ama gezentigiller durmuyor, yaz, kış demeden geziyor. Fotoğrafları düzenlemek olmasa yazmak da kolay ama neyse Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Geçtiğimiz hafta Eskişehir’e gitmek için bir fırsat çıktı biz de durur muyuz bu fırsatı kaçırmadık tabi. Uzun yıllardır internet üzerinden görüştüğümüz Arda abimizin oğlu sünnet oluyordu. Hem Muhammed Mirza’nın sünnetine katılalım hem de merak ettiğimiz Eskişehir’i görelim diye Cumartesi sabahı atlayıp arabamıza yollara düştük. Niyetimiz yolumuzun üzerindeki Bilecik ve Söğüt’e de uğramaktı. Dönüşte de Kütahya’dan dönecektik. Acaba plana sadık kalabildik mi? Hep birlikte görelim:)

Vazgeçilmez mola mekanımız: Berceste

İstanbul’dan yola çıktıktan sonra eğer Adapazarı tarafına gidiyorsak ilk mola mekanımız Sapanca gölüne yakın olan Berceste tesislerinde oluyor. Tesis hem temiz hem güzel, taze meyve sebze ve kuruyemiş alışverişi de yapabiliyoruz. İstersek yanımızda götürdüğümüz çay ve yiyecek şeyleri orada tüketebiliyoruz. Bu sefer yemek yemedik ama kuru kayısı ve kuruyemiş aldık. Kayısıların tadı damağımızda.

Kuruluş ve Kurtuluşun Başladığı Yer : Söğüt 

Image may be NSFW.
Clik here to view.
söğüt

Sapanca’dan sonra mola vermiyoruz. Söğüt tabelasını görene kadar devam ediyoruz. Şeyh Edebali’nin türbesine giden tabelayı gördüğümüzde çok geç olmuştu.. Görmeden gitmek istemiyorduk ama kaçırmıştık. Söğüt’e doğru devam ettik. Anayoldan ayrılıp Söğüt’e saptığımızda yollar biraz daralmış ve köy yolunu andıran bir hal almıştı. Bir zamanlar Osmanlı Beyliği’ne başkentlik yapmış bir yere yakıştıramadım.. Yolumuza devam ettik. İlçenin girişinde Kuruluş ve Kurtuluşun Başladığı Yer yazıyordu.. Ertuğrul Gazi’nin türbesini bulmamız hiç zor olmadı. İlçenin girişine oldukça yakın. Dikkatimizi türbenin yakınındaki seramik fabrikası çekti. Sanırsınız Osmanlı Beyliği orada kurulmuş.. Gösteriş meraklısı bir yapı..

Ertuğrul gazi türbesinin bahçesinde Osman Gazi’nin mezar taşı bulunuyordu. Biz de merak ettik. Osman gazinin türbesi aslında Bursa’da olmalıydı. Daha sonra öğrendik ki Osman gazinin türbesi daha önce buradaymış. Ama vasiyeti üzerine Bursa’ya alınmış. Ertuğrul gazinin türbesinin yanlarında diğer ülkelerden gelen topraklar bulunuyordu. Camlarında kurşun izleri vardı ne yazık ki.. Bunların uzun yıllar önce ermenilerin oraya saldırmasından dolayı olduğu öğreniyoruz..

Türbenin bahçesi de kabirler ile doluydu.. Dışında da büyük bir meydan vardı. Sanırım bazı zamanlarda anma törenleri düzenleniyor.. Bize daha çok yağlı güreş yapılıyormuş gibi geldi.

Söğüt çok minik bir ilçe, bana Gönen’i hatırlattı. Bazı sokaklarında dejavu yaşadım resmen.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Ertuğrul gazi türbesi yanındaki çeşme

Ertuğrul gazi türbesi yanındaki çeşme

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Söğüt

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Söğüt

Osman gazi türbesi eskiden buradaymış.

Bilim Kültür ve Sanat Parkı

Eskişehir’e girer girmez ben yapılacaklar listemi çıkarıyorum. Japon Bahçe’sine yakın olduğumuzu görüyorum haritadan. Hemen oraya gitmek için ayarlıyoruz navigasyonu. Navigasyon bilmediğiniz bir yerde çok iyi bir kurtarıcı. Japon bahçesini bulamıyoruz ama Bilim kültür ve sanat parkına yakın olduğumuzu görüyoruz tabelalardan. Hani şu disneyland’a benzer yapının olduğu yer.

Hemen binanın yanına gidip fotoğraf çekiyoruz. Bir de gemi varmış ama ne yazık ki biz gittiğimizde üzeri kapalıydı. Park genel olarak güzel, ama yazın ya da baharda daha güzel olacağını düşünüyorum.

Oldukça geniş bir alana yayılan parkın içinde bir de bilim müzesi vardı ama vaktimiz dar olduğundan ona gidemedik. Parktaki kafelerden birinde kahve içip Eskişehir’in içine doğru yol aldık.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_1322
Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_1336
 Image may be NSFW.
Clik here to view.
92c6ca0c9fe111e3b5380add44b2d0a4_8

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_1332
Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_1389

Odunpazarı 

Eskişehir’e gelişimizin ertesi gününde meşhur olan yerleri gezmeyi planlıyorduk. Her zaman söylerim, bir yeri tanımak istiyorsanız orada 1 gece kalın ve mutlaka yerlisi ile gezin diye. Biz de o akşam oğlunun sünnet düğününe katıldığımız Arda Balkan abimizde kaldık. Sağolsunlar o ve eşi bizi evlerinde misafir ettiler. Güler yüz ve tatlı dilleri ile çok güzel ağarladılar. Ertesi sabah da Arda abi bize Eskişehir’i gezdirdi. Gezimize Odunpazarı ile başladık.

Sanıyorduk ki Odunpazarı safranbolu gibi şehrin dışında. Tam tersine şehrin içinde güzel korunmuş bir ilçe. İlçenin websitesinde evlerin eski ve yeni halleri var: http://www.odunpazari.bel.tr/Projeler.aspx?ID=7 . Aslında güzel korunmamışlar, güzel restore edilmişler..

Odunpazarına gelip Kurşunlu Külliyesini ziyaret etmeden dönmeyin sakın. 1525 ‘te yapılan camii ve külliyesi içinde lüle taşı müzesi ve cam sanatları merkezi gibi görülmeden gidilmemesi gereken yerler var.

Atlıhan el sanatları çarşısı da görülmesi gereken yerlerden.

Gezilecek ve görülecek o kadar çok yer vardı ki, Odunpazarı için bile 1 gün ayırmak gerekiyor. Biz akşamına İstanbul’a döneceğimizden ve onun öncesinde de Kütahya’ya geçeceğimizden çok fazla vakit ayıramadık. Porsuk kenarında da biraz yürümek istiyorduk.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Odunpazarı

Lületaşından sanat eserleri

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Odunpazarı

Odunpazarının tarihi dokusu korunmuş evleri

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Odunpazarı

Aslında çekmek yasaktı, çaktırmayın :)

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Odunpazarı
Image may be NSFW.
Clik here to view.
Odunpazarı
Image may be NSFW.
Clik here to view.
Odunpazarı

Porsuk Kenarında Gezinti

Eskişehir’e gelmeden önce fotoğraflarından gördüğümüz kadarıyla Venedik’e benzeyen bir şehir hayal ediyorduk. Acaba öyle miydi? Porsuk çayı şehrin ortasından geçiyor. Bu yüzden oldukça farklı  göründü gözümüze. Çay boyunca biraz yürüdük. Şehir öğrenci kenti olduğunu belli ediyordu. Kafeler gençlerle dolup taşmıştı. Böyle bir şehirde öğrenci olmak güzel olmalı.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Eskişehir

Venedik gibi, ama keşke kanoyu kullan amca da biraz özenseymiş..

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Eskişehir
Image may be NSFW.
Clik here to view.
Eskişehir
Image may be NSFW.
Clik here to view.
Eskişehir
Image may be NSFW.
Clik here to view.
Eskişehir

Eskişehir’de çiğbörek yenir

Benim “Eskişehir’de çiğ börek yenirmiş” diye tutturmalarım sonucu son olarak çiğ börek yemeye gittik. Biz Eskişehir Çiğ Börek evinde yedik çok lezzetliydi. Bir porsiyonda 5 adet vardı. Ooo biz bunları yiyemeyiz diyip neredeyse bir porsiyon daha yiyecektik. E karnımızı da doyurduğumuza göre artık Eskişehir’den ayrılabilirdik Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Eskişehir

Dönüşte Kütahya’da bir arkadaşımıza uğrayıp oradan da İstanbul’un yolunu tuttuk.

Bizim için çok güzel geçen bir haftasonuydu. Gezentigiller kurallarına “Fırsat varsa durma git!” diye de eklemeyi unutmadık.

Son olarak haritamızı da ekleyelim:

Image may be NSFW.
Clik here to view.
eskisehir_harita


Asos Gargara Kamp’ta 2 gün

Bergama’da başlayan, İzmir, Urla, Alaçatı, Ayvalık ve Cunda’ya uzanan yolculuğumuzda artık yorulmuş ve biraz dinlenmek için sakin bir yer arıyorduk. Gezdiğimiz yerler boyunca arabada kalmanın verdiği yorgunluk da vardı tabii. Cunda adasından ayrılacağımız gün internetten Çanakkale tarafındaki kamp alanlarına bakmaya başladık. Aslında niyetimiz daha önce gittiğimiz Kabatepe kamp alanına gitmekti. Hem denize yakın hem kamp yerleri oldukça güzeldi. Biz böyle araştırma yaparken yolumuzun üzerindeki Asos’ta kamp yerleri olduğunu gördük. Akçay’a da uğrar Hasanboğuldu şelalesini görür oradan kampa geçeriz diye düşündük.

Sabah Taş Kahve’de ayvalık tostu ile güzel bir kahvaltı, ardından sakızlı türk kahvemizi içip Cunda’ya veda ettik.. Akçay’a doğru yola koyulduk.

Akçay – Hasan Boğuldu Sutüven Şelalesi

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Hasanboğuldu - Akçay

Hasan Boğuldu’ya doğru giderken ilginç bir şey oldu. Bize durduren bir çift yukarıya birlikte çıkabilir miyiz diye sordu. Akçay’da tatil yapıyorlarmış ve taksiler oldukça pahalı çıkarıyormuş. Biz de kabul ettik. Ama ne yalan söyleyeyim içime bir kurt düştü. İyi insanlara benziyorlardı ama gerçekten iyi miydiler? İstanbul’da yaşamaktan paranoyak olmuşum.. Birlikte yukarı çıktık herkes giriş parasını kendi ödedi, onlar yollarına gittiler.. Demek ki iyi insanlarmış Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Hasanboğuldu - Akçay
 Image may be NSFW.
Clik here to view.
Hasanboğuldu - Akçay
Image may be NSFW.
Clik here to view.
Hasanboğuldu - Akçay

(Fotoğrafların üzerine tıklayıp bakın mutlaka..)

Hasanboğuldu Şelalesine ulaşmak için biraz yürümeniz gerekiyor. Tepeleri aştığınızda şelaleye erişiyorsunuz.. Derin suya atlayanlar vardı ancak eşim ve ben suya girmeyi tercih etmedik. Zira suda yürümek bile çok zorken yüzmek hiç iç açıcı olmaz diye düşündük.. Bir kaç fotoğraf çekip aşağı indik. Derenin üzerine kurulmuş masalarda yanımızda getirdiklerimiz ile piknik yaptık. Yolda gelirken aldığımız meyveleri yedik. Bu yaz en çok incir yemişizdir sanırım. Kaz dağlarından gelen ballı incirlerin tadı damağımda.. Kazdağlarına gidip limon kekiği almadan dönmek olmaz. Biz zeytinyağı, limon kekiği ve incir alıp Asos’a doğru yola koyulduk. İnternetten bulduğumuz Gargara Kamp alanını bulmamız gerekiyordu.

Gargara Kamp Alanı

Günlerdir arabada uyuyan biz haliyle yorgun düşmüştük. Arabada kalmak güzeldi, mobil yaşam çok güzeldi. Ancak sabah kalktığınızda etrafınızda wc yoksa bir süre wc arıyorsunuz. Cami tuvaletleri bile belli bir saatten sonra açılıyor. Mobil yaşam güzel ancak bu tarz şeyler can sıkıyor. Bir de en büyük sorun banyo.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Gargara Kamp

İşte bu tarz sorunlar yüzünden mobil yaşama veda edip kalıcı bir yer aramaya başladık. Niyetimiz kalan tatil günlerimizi dinlenerek geçirmekti. Bir çok yer keşfetmiştik. Biraz da dinlenip denize gireriz diye düşündük. Aslında Kabatepe’ye gitmek gibi bir fikrimiz vardı ama Gargara kamp alanındaki Bungalov tarzı evleri merak ettik. Gidelim hem kamp alanını görelim hem bungalovları, ortamı beğenmezsek geri döneriz diye planladık.

Gargara kamp alanı nerede?

Biz Akçay tarafından Asos’a doğru devam ettik. Altınoluk’u geçtikten sonra Küçükkuyu oradan sonra da zeytin bahçeleri içinden Gargara kamp alanını bulduk. Yolları çok tozlu ve biraz bozuktu. Geçtiğimiz yollarda bir çok kamp alanı vardı. Hepsinde bungalov var mıydı bilmiyorum ama Gargara kampta olduğu için tercih ettik.

Kocaman bir zeytinbahçesi düşünün. Bir ucunda deniz. Zeytinliklerin altında ekili domatesler, biberler, kabaklar.. Bir de incir ağaçları..

Zaten bizim Bungalov’ları görünce  aklımız çıktı. Bir de sıcak su ve banyo da vardı. Arabada yatmaktan yorgun düşen biz çölde su bulmuş gibi olduk Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Hemen kayıt işlemlerini hallettik ve orada kalmaya başladık.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Gargara Kamp

Gargara kamp alanında isterseniz çadır kurabilir, isterseniz bungalovlarda kalabilirsiniz. Sabah kahvaltısı ve akşam yemeği de dahil fiyatlar farklılaşıyor. Biz bungolavda sabah ve akşam yemekleri dahil kişi başı günlük 60 tl vermiştik. Yani iki kişi günlük 120 tl ediyor.

Sabah kahvaltılarda bahçeden toplanmış taze domates, salatalık ve biber oluyordu. Köy yumurtası ve ev yapımı reçeller de vardı tabi. Akşam yemeğini de yine mekanın sahipleri yapıyordu. Mis gibi taze ev yemekleri çıkıyordu. Bir gün mangalda sucuk yapmışlardı gerçekten çok lezizdi.

Biz 2 günümüzü kampın içinden hiç çıkmadan geçirdik. Mekan sahiplerinin Mercan isminde bir kızları vardı bazen onunla oyalanıyorduk. Bol bol kitap okuduk ve kafa dinledik. 2 tane çok tatlı eşek arada gelip bize selam veriyordu. Bu fotoğrafta da gezentigil Hasan onlarla iletişim kurmaya çalışırken görülüyor Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Gargara Kamp

Biz normalde ne kadar kalacağımıza karar vermediğimiz için kamp sahiplerine bilgi vermemiştik. Onlar da başka bir aileye revize etmişler bizim kaldığımız odayı. Biraz daha kalmayı düşünsek de mecburi bir ayrılık oldu bizim için. Belki bizim haber vermeyişimiz yüzünden oldu ama bu mecburi ayrılığı eksi olarak yazdık mekana. Onun dışında her şey güzeldi.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Gargara Kamp

Tabi bir de denize girme maceramız var.. Normalde çok taşlı olmayan deniz biz gittiğimizde çok taşlı ve dalgalıydı. Yine gezentigil Hasan dayanamayıp denize dalma çalışmaları yaparken ayak parmağını kesti.. Ben de topuğumu yardım. Eğer gidecekseniz deniz ayakkabısı götürün derim. Mekan sahiplerinin dediğine göre her sene deniz bu kadar taşlı olmuyormuş.

Biz bu sene de kamp hayalleri kuruyoruz, daha karar vermedik bakalım rotamız neresi olacak..

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Gargara Kamp

 

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Gargara Kamp
akşam yemekleri ve sabah kahvaltılarını burada yaptık
Image may be NSFW.
Clik here to view.
Gargara Kamp
İstenirse çadır kurulabiliyor.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Gargara Kamp

Geze Geze Trakya

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Trakya

Bu sene çok sevdiğimiz Belgrad ormanından dışarı çıkmayacaktık ama Ramazan dolayısı ile bir ay mola vermek gerekti. İçimizde biriken gezme arzusuyla bayram tatilini 10 güne tamamlayarak önce Şahika Hanım’ın memleketi Gönen’e gittik. Bu yolculukta sevgili dayımız, spor camiasının tanıdık simalarından gazeteci Cüneyt Şen ve biri beş yaşında iki oğlu da bizleydi. Bayram trafiğine kalmamak için perşembe gecesinden yola çıktık. Bandırma’ya feribotlar biraz tuzlu olduğundan Mudanya’ya gittik. Ordan da bir buçuk saatte Gönen’e vardık, sahura rahat rahat yetiştik.

Gönen’de üç günü Ramazan, üç günü bayram olmak üzere 6 gün geçirdik. Oradaki en büyük gezenti mekanımız tabi ki Gönen Parkı oldu ama bir kere de Balya/Kadıköy’de yer alan dere kenarındaki güzel bir çay bahçesine gitme fırsatı bulduk. 60 km yol tepip gittiğimiz bu mekanda çaylarımızı içer içmez tepemizden boşalan sağanak nedeniyle fazla kalamadık, gerisin geri eve döndük.

Bayram sonrası dayı bey ve ahalisini İstanbul’a yolcu ettik, aynı günün akşamı ta Kastamonu’dan arkadaşlarımız uğradı. Geceyi beraber geçirip ertesi gün onları Akçay’a yolcu ettik. Sıra geldi Şahika Hanım’la bizim nereye gideceğimize? Gönlümüzde ta 2008′de gittiğimiz ve çok memnun kaldığımız Çanakkale Kabatepe Orman Kampı vardı ama bu sene kapalı olduğunu öğrenmiştik. Belki de daha açılmayacak, akıbetini bilmiyoruz. Oraya benzer başka orman kampları da araştırmıştık ama hangisine gideceğimize bir türlü karar verememiştik. İşleri son dakikaya bırakmaya bayılırız.

Nihayetinde Edirne Keşan’daki Danişment Orman Kampı’na gitmek üzere anlaştık. Öğlen Gönen’den ayrılıp Biga üzerinden Lapseki’ye, ordan feribotla Gelibolu’ya geçtik. Gelibolu’da hemen feribotla çıkıp şehrin sağ tarafına doğru gittik. Bir kaç yüz metre sonra tam da kayınpederimin tarif ettiği gibi kolayca Gelibolu evliyasından Ahmed Bican Hazretlerinin ve Mehmed Bican Hazretlerinin kabri şeriflerini bulup ziyaret ettik.

Daha sonra Keşan’a doğru devam ettik. Çanakkale yolları çok güzel. Her geçişimizde şehitliklere de uğrarız ama bu sefer uğrayamadık.

Danişment Orman Kampı Keşan’a bağlı Erikli beldesine 5 km mesafede, ormanlık alan içerisinde ve deniz kıyısında oldukça geniş bir alana kurulu. Ama Kabatepe gibi düzgün bölgelere ayrılıp, kampçıların alanları önceden belirlenmemiş. Masa, elektrik gibi imkanlar düzenli değil. Gündüz aradığımızda yer olduğunu söyleyen görevli, Erikli’ye vardığımızda ‘bu akşam yerimiz yok, yarın gelin’ dedi. En azından nasıl bir yermiş diye dolaştığımızda bu izlenimleri edindik. Kamp alanı büyük ama yine de Kabatepe kadar çok hoşumuza gitmedi malesef. Fiyatını da hemen belirtelim; kendi çadırınızı getirdiğinizde elektrik kullanımı dahil günlük 35 TL. Bir kereye mahsus araç giriş ücreti de ödemeniz gerekiyor. O da otomobiller için 16 TL.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_5633

Erikli her köşesi tatilciler için küçük evlere, sitelere bölünmüş bir belde. Sahili kumsal ve oldukça büyük. Akşam olduğunda sahildeki caddesi şenleniyor ve büyük bir kalabalık kitlesi burada yürüyüp alışveriş yapıyor.

Erikli’nin en kötü yanı malesef her yanda bulunan çöp yığınları. Orda olduğumuz müddetçe bir tane çöp kamyonu görmedik. Pet şişeler her köşe başında, her sokakta öbek öbek veya dağınık olarak duruyordu. Turistik bir beldeye hiç yakıştıramadık.

Beldenin içerisinde de kamp alanları bulunuyor ama kendi çadırınızı bile getirseniz 50 TL fiyat biçiyorlardı. O nedenle pahalı ve gereksiz bulup ilk gece arabamızda kalmaya karar verdik. Erikli’nin girişindeki diğer serbest çadırların olduğu bölgeye çekip istirahat ettik.

Ertesi gün erkenden denize girecektik ama kahvaltı şu bu derken öğlen oldu. Erikli sahili büyük ve kalabalık olduğu için orman kampının yakınındaki Danişment Köyü sahiline gittik. Tam çadırımıza göre kuytu güzel bir alan bulup kampımızı yaptık. Denizde bir kaç saat geçirdik. Burası da sahili kumsal olan bir yerdi ama denizin içi kumsal değil, taşlıktı. Geçen sene edindiğimiz acı tecrübelerden yola çıkarak plastik deniz ayakkabıları almıştık. Çok işe yaradılar.

Bir gün öncesinden Erikli’yi ve gitmek istediğimiz kamp alanını çok sevmediğimiz için acaba başka yerlere mi baksak diye düşündük. Bir iki saat mesafede Gökçetepe kamp alanı vardı. Fotoğraflarına bakarsak güzel bir yere benziyordu. Ama oraya da gitmekten vazgeçtik. Aslında bir ara İstanbul’a dönüp Büyük Ada’ya gitmek dahi geçti aklımızdan. Böyle anlık kararlar almak Gezentigiller’in doğasında var. Mesela bu yazıyı hiç aklımızda olmayan Lüleburgaz’da bir kafede yazıyorum.

Nihayet kampdan vazgeçip dolaşmaya karar verdik. Madem eve dönecektik, dolaşa dolaşa gidelim istedik. İğneada ve Kıyıköy’ü daha doğrusu karadenizin Trakya’ya bakan taraflarını merak ediyorduk. İğneada’ya giderken Lüleburgaz’da akşam oldu ve işte burdayız.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_1194

Lüleburgaz, trafiğe kapalı uzun ve canlı caddeleri, tarihi yapıları ile çok güzel bir yer. Sokullu Mehmet Paşa Camii’ni çok sevdik. Külliyesi camiiden daha büyük.

Geceyi Lüleburgaz’da bir otelde geçirip dinlendikten sonra ertesi gün İğneada’ya doğru yola koyulduk. Bu yazı çok uzun olduğundan İğneada’yı anlatacağım başka bir yazıda görüşmek üzere..

Image may be NSFW.
Clik here to view.
rotamiz

Ve işte rotamız..

Aşağıda yolda çektiğimiz fotoğraflardan bazılarını bulabilirsiniz. Daha çok fotoğraf için instagram hesabımızı takip edin: instagram.com/gezentigillercom

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_5664

Sokollu Mehmet Paşa Camii

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_1191

Sokollu Mehmet Paşa Camii Avlusu

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_1193

Sokollu Mehmet Paşa Camii Çarşı Çıkışı

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_5644

Trakya’da Bulutlardan Yansıyan

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_5646

Trakya Ayçiçeği Tarlaları

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_5650

Trakya’dan çiftçi manzaraları

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_5655

Bulut ve Işıklar, Trakya

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_5656

Yol üzerinde gördüğümüz değişik bir yapı..

Karadeniz Gezisi 2. gün: Formulaz Kırmızı Öküz, Ardeşen

Önceki Yazılar;

Karadeniz Gezisi 2015

Karadeniz Gezisi: 1. Gün: Bolu, Ordu Teleferik

Daha bir gün evvel 1200 km yol tepip Rize’ye vardıktan sonra hemen ertesi gün Rize’deki ilk etkinliğimize doğru kuzenlerimizle birlikte iki araba olarak yola çıktık. Henüz memleketteki annemizi, teyzemizi, dayımızı bile görememiştik. Kırmızı öküzün düzenlediği bu etkinlik Ardeşen’de olacaktı ve saati belliydi. O nedenle kaçırmak istemedik.

Çocukluğumuzda kocamanlarını gördüğümüz tahta arabaların yarıştığı Formulaz parkuruna varmak için Ardeşen’in hemen girişinde bulunan Ayder yoluna saptık. Biraz devam edip kah sorarak, kah afişleri takip ederek Tunca Köyü’ne vardık.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
formulaz

Formulaz’ın minik bir versiyonunu bir kaç sene önce İstanbul Eyüp’te izlemiştik. Oradaki yokuş çok eğimli olmadığından arabaların çoğu yarı yolda kalmıştı. Sürücüler Çakmaktaş çizgi filmindeki gibi ayaklarıyla ilerletmişlerdi. Burada da benzer sahneleri görünce çok güldük. Meğer bu yarışın doğasında varmış. Hatta buradaki sürücülerden bazıları arabaları omuzlarına alıp koşarak parkuru tamamladılar.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
karadeniz gezisi

Image may be NSFW.
Clik here to view.
karadeniz gezisi

Formulaz’ı yerinde izlemek çok keyifliydi. Biz aşırı süratli geleceklerini sanıp yolun kenarındaki saman balyalarının dahi arkasına geçmiştik. İlk bir kaç turu gördükten sonra daha iyi fotoğraflar çekmek için biraz daha içerlere sokulduk. Tehlike yine vardı tabi ama kaçamayacak kadar da hızlı gelmiyordu Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Bir tur bitince ikincisine hak kazanan arabalar araçla tekrar yokuşun başına taşınıyordu. Bu arada beklerken biz de ekibimizin en yenisi, en ufağı ve en sevimlisi olan kuzenzademiz Ömer Talha ile oynuyorduk. Ayrıca harika manzarayı bulmuşken bol bol profil fotoğrafı çekiyorduk Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Formulaz sayesinde Ardeşen’in Tunca köyünü de görmüş olduk. Bizim Salarha deresindeki köylere nazaran oldukça düz bir arazisi vardı ve köyün içerisindeki yollar hem geniş hem asfalttı. Yolun sağında solunda meyve bahçeli evler vardı. Tabi bu düz alana kavuşmak için epey virajlı, dik ve yer yer bozuk bir yoldan geçmiştik.

Yol yorgunluğuna ilk etkinliğimizin yorgunluğunu da ekleyip bitap bir şekilde o akşam köyümüze çıktık. Bu kez tatilimiz uzun olduğundan köyde rahat rahat vakit geçirmek için bir kaç gün şehre inmeden orada kalmak üzere anlaşmıştık. Öyle de yaptık..

Yazının Devamı: 3. ve 4. gün: Dağ Bayır, Eski Rize Evleri ve Andon Ilıcası

Karadeniz Gezisi 3. ve 4. gün: Dağ Bayır, Eski Rize Evleri ve Andon Ilıcası

Karadeniz Gezisi 2015

Karadeniz Gezisi: 1. Gün: Bolu, Ordu Teleferik

Karadeniz Gezisi 2. gün: Formulaz Kırmızı Öküz, Ardeşen

Image may be NSFW.
Clik here to view.
karadeniz gezisi

Rize’ye gelmeden önce eşime rahmetli dedemlerin evinde avluya sandalyemi atıp, yanıma çayımı alıp akşama kadar oturacağım, hele de bir de yağmur yağarsa harika olur demiştim. Bu hevesim malesef kursağımda kaldı. Dedemlerin yıllardır boş duran evi bu sene çay kesmek için gelen Gürcistanlı bir kaç işçiye kalacak yer olarak tahsis edilmişti. Avluda bu işçilerin kurumayı bekleyen pantolonları gömlekleri arasında çay içmek fikri cazip gelmedi.

Dedemin avlusunda olmasa da ilerleyen günlerde akrabalarımızın evinin balkonunda hem de müthiş bir yağmurla birlikte bu hayalimi kısmen gerçekleştirebildim.

Köydeyken daha önceki ziyaretlerimizde epeydir vakit bulup yapamadığımız dağ bayır dolaşma işine koyulduk. “Mecidin düz” denen arazisinin bile 20-30 derece eğimli olduğu köyümde yürümek zor ama çok keyifli.

Hemen evlerin arkasından başlayan çay bahçelerinin içindeki minik zikzak patikalardan devam edip yukarı mahallelere gittik. Dedemlerin evi gibi pek çok ıssız Rize evinden bir tane de burada vardı. Aklımızda kalan yarım yamalak hatıralarla bu ev kimindi, burda kim ne oynamıştı, kim kime nerde çay kesmişti diye bir yandan muhabbet edip bir yandan yolumuza devam ediyor, bol bol da fotoğraf çekiyorduk.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
karadeniz gezisi

Diğer ziyaretlerimizin aksine bu kez bir kaç tane yılan gördük. İlki yöresel olarak “langona” dediğimiz kör yılandı. Küçük, gri, zararsız olduğu söylenen bir hayvancık. Diğerini bu yukarı mahallenin çok kullanılmayan, ana yola nazaran yeni sayılan ve kırmızı toprağıyla kendini belli eden bol çamurlu araba yolunda rastladık. Biz onu görüp fotoğrafını çekene kadar o bir kaç saniyede yolun karşısına geçip kaybolmuştu bile. Üçüncü yılanı çok şükür o gün değil gezimizin 7. günü gördük. Minnacık bir şeydi zaten. Önümde giden kuzenimin düşürdüğü ayakkabı bağı zannetmiştim. Elimi uzatırken kuzenimin botuna kafa atmasıyla yılan olduğunu anladım.. Neyse bunu Ağaran Şelalesi yazısında tekrar anlatacağım inşallah..

Bizim köyün yukarılarına epeydir gitmemiştim. Çok içerlerde olmamıza rağmen belli bir yükseklikte kuş bakışı olarak sahili görebiliyorduk. Karayoluyla çok uzakta olan İkizdere’nin köyleri kuşbakışı çok yakındı. Dağlardaki eski yollardan kuzenimle yürüyerek İkizdere’ye gitme gibi bir niyetimiz oldu yapamadık. 2 haftalık bu uzuuun tatilimiz aslında çok da uzun değilmiş meğer. Her şeyi ucu ucuna yetiştirebildik. Çünkü yorgunluğu hesaba katmamıştık. Mesela 250-300 km’lik bir menzile varıp dere tepe dolaşıp akşam yorgun argın dönünce ertesi gün yerimizden kıpırdayamadığımız oldu. Bu dinlenme günleri artınca plan sıkıştı.

Biz yine sözümüze dönelim. İstanbul’da instagramdan doğa fotoğraflarına bakıp şöyle yapmalı böyle yapmalı derken bizim köydeki genç diyebileceğimiz komşularımız bu dediklerimizi yapmıştı bile. Zaten yayla gibi yerde oturan adamlar, köyün yükseklerinde çay bahçesi içinde, harika manzarası olan, verandalı küçük şirin kulübeler yapmış. Bir nevi yazlık Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Image may be NSFW.
Clik here to view.
karadeniz gezisi

Image may be NSFW.
Clik here to view.
karadeniz gezisi

Uzun bir yürüyüşten sonra yukarı mahalledeki evlerin arasından tek tük tanıyabildiğimiz uzak komşularımıza selam vererek kendi mahallemize indik.

Belki daha önceki yazılarda  bahsi geçmiştir. Bizim köy yani aslında annemlerin köyü olan Kömürcüler burada yapılan odun kömürü ile meşhurdu. Çaydan çok önceleri tek geçim kaynağı kömürdü. Rahmetli anneannem dağda ağaçlardan nasıl odun kömürü yaptıklarını, onları dağ yollarından Rize’ye satmaya nasıl binbir zahmetle yaya olarak götürdüklerini anlatırdı. Ayağındaki lastikler veya belki çarıklar eskimesin diye sadece düzgün yollarda onları giyermiş rahmetli. Arabayla dahi gitmeye üşendiğimiz o kadar yolu dağların tepelerin üstünden yaya gidip gelen cefakar nenelerimizin, dedelerimizin ruhları şadolsun.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
karadeniz gezisi

Köydeki gezimiz sadece yukarı mahalle ile sınırlı kalmadı. Bizim mahallenin yegane düz yeri olan mahalle içindeki eski evleri de dolaştık. Eskiden cıvıl cıvıl olan bu evlerin arasında oynarken tek tük ıssız ev görünce bunların neden boş kaldığını merak ederdim. Yıllar sonra biz de buralardan gitmiştik, sonra sahipleri bu diyardan göçmüştü.. Ama sanki bıraktığımız evler hep dolu gibiydi. Oradaydılar, gelip heran oturabilirmişiz gibiydi. Ta ki içindeki eşyaların, döşemelerin rutubetten artık çürümeye başlayıp sökülüp atılması gerekene kadar.. Evler artık bomboştu.. Hele bu sene, bir kaç haftalık dahi olsa yabancı işçiler için baraka gibi idareten kullanılması, hatıralarımızın ortasına yabancı ırgatların gelip çökmesi.. Ne demiş büyükler.. Hayat hayaldir. 

Kısa Film Çekiyoruz

Image may be NSFW.
Clik here to view.
karadeniz karadeniz gezisi

Morallerimizi daha da bozmadan eğlenceli konulara geri dönelim. Köyde kaldığımız ilk günlerde hava iyi gidiyordu. Ablam uzun bir süredir eline çay makası almamıştı. Yengemize, teyzemize artık kimin bahçesi ise yardım etmek için çayların arasında onu görünce aklımıza çayın bahçeden bardağımıza kadar olan hikayesini anlatabileceğimiz küçük bir film çekmek geldi. Yani utanmazsak buna kısa film bile diyebiliriz. Bitirebilseydik derdik de.. Filmin son sahneleri için uygun yer bulamadığımız gibi aylar sonra bu satırlar yazıldığı sırada dahi henüz herhangi bir montaj yapılmış değil. Yetiştirebilirsek belki yazı yayınlanırken filmimizi de izler, oscarlık performansımızı değerlendirirsiniz :)) [Edit: 3 hafta sonra bitirebildik Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
]

Andon Ilıcası

Sağolsun dayımız -aslında teyzemin kocası ama Rize’de enişte değil dayı derler- Rize’ye her gidişimizde bizi köye çok yakın olan Andon Ilıcasına götürür. Üstelik sadece bizi değil ne kadar akrabamız varsa doldurur minibüsüne.

Bu Andon gezimizde minibüsde biri minik kuzenzademiz diğeri de Sebahat Yengemiz olmak üzere iki komedyenimiz vardı. Sebahat yenge zaten ne söylese gülmeden dinleyemiyorsunuz. Verdiği cevaplar en çok bizim hanımın karnını ağrıtıyordu. Yola daha yeni çıkmış bizim mahallenin tam betona kavuşmamış bozuk yollarından gürültüyle ilerlerken henüz bir yaşında olan Ömer Talha marifetiyle minibüsü birbirine kattı. Onca uğraşmamıza rağmen “hala” dahil olmak üzere hiç bir kelimeyi söyletemediğimiz kuzenzademiz o minibüs gürültüsünde, o kalabalık ve hepsi bir ağızdan konuşan Rizeliler güruhunun içerisinde ta en arka koltuktan en öndeki şöfor dedesinin ağzından üstelik kısık sesle şaka yollu çıkan okkalı meşhur bir Rize tabirini -malesef burada yazamayacağım- tek nefeste, tek seferde hiç tereddüt etmeden bağırarak telaffuz edince Sabahat yenge dahil hepimiz gülmekten yarıldık. Sebahat yengenin bir kavuğu olsaydı oracıkta mesleği bırakır Ömer Talha’ya kavuğu teslim ederdi Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Küçüklüğümde sadece adını duyduğum Andon’a bu ikinci gidişimizde yine akşam üzeri idi ama hava kararmadan epey fotoğraf çekebildik. İkram sahipleri malzemeleri yolda bildikleri kasablarından aldılar. Bizi Andon’a götürmekle kalmayıp bizzat elleriyle pişirip beslediler. Dayımızın meşhur lafı “yeyun yeyun” o günden sonra dilimize pelesenk oldu Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Image may be NSFW.
Clik here to view.
karadeniz gezisi

Andon ılıcası ne kadar eski bilemiyorum. İçindeki üç katlı ahşap hanlar kaç yıllık? Bu soruların cevabını malesef internette de bulamadım. 1960’da Devlet Hıfzısıhha Enstitüsü ılıcanın suyunu inceleyip bazı hastalıklar için faydalı olduğunu tescillemiş, bunun dışında bir bilgi yok. Buraya sahip çıkılıp, gelişi güzel işletmeler yapılmadan bilhassa bu eski hanlar aslına uygun restore edilebilirse suyuyla birlikte mimarisini de gelecek nesillere taşıma imkanımız olur.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
andon

Andon suyu bir kayanın içerisinden boruyla dışarıya verilen bir parmak genişliğinde bir sudur. Kalabalık saatlerde uzun bir kuyruk sizi bekler. Suyun hemen yanında şirin bir dere vardır. Rize’ye giderseniz merkeze 25 km mesafedeki bu ılıcayı da ziyaret etmenizi tavsiye ederiz.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
karadeniz gezisi
Image may be NSFW.
Clik here to view.
karadeniz gezisi
Image may be NSFW.
Clik here to view.
rize4gun8

Kartepe’ye ilk gidişimiz

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Screen Shot 2015-12-25 at 19.00.27
2015’in bitmesine bir hafta kala taa ocak ayında gittiğimiz Kartepe’yi yazmadığımızı farkettik. Aslında eşimin Kadın & Sanat blogunda yazılı. Kendisine doğum günü için nacizane sürpriz yapmış, Gönen’e gidiyoruz diye kandırıp Kartepe’ye götürmüştüm. Bu sene kar pek yağacağa benzemiyor. Güncel bir Kartepe yazısı yazamayabiliriz. O nedenle nostaljik takılıp Kartepe’den bahsedelim. Böylece kaç gündür devam ettiğimiz Karadeniz turu yazılarına da bir ara vermiş oluruz.

Kartepe’nin kahverengi tabelasını oradan her geçişimizde görür, sanki çok işimiz varmış gibi yoldan çıkamaz hiç uğramadan geçer giderdik. Bu kez rotamız orası olduğu için eşimin şaşkın bakışları arasında Kartepe levhasının işaret ettiği yöne gittik. Artık sürprizi anladı tabi Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Kalacağımız oteli önceden ayarlamıştım. Kartepe’de tesislerin olduğu yerde zannederim tek bir otel var ve orası epey pahalı. Tesis çok uzak olmadığından kasabaya yakın butik bir otel olan Cevizdibi’nden yer ayırmıştık. Kış olduğundan otelin çevresi biraz kurak idi ama yazın gidildiğinde eminim yemyeşildir. Geniş bahçelerin arasında bir yerde.. Kendi bahçesinde de renk renk masalar, sandalyeler vardı.. İçi de şirin, güzel bir oteldi.

Gittiğimizde öğleyi geçtiğinden hemen tesislere gitmedik. Yarım gün orda geçirmektense etrafı dolaşıp ertesi gün bütün günü orda geçirmeyi daha uygun bulduk. Odamıza eşyaları yerleştirdikten sonra civarda ne var ne yok dolaşmaya başladık.

Yaklaşık 10 km uzakta eşimin önceden duyduğu Naturköy varmış, oraya uğradık. Güzel bir tesisdi. Burada epey vakit geçirdik.

Ertesi gün kendi aracımızla tesise doğru yol aldık. Yol boyunca bir kaç tane güzel kafe vardı. Bunlardan birinde dönüşte birşeyler yedik. Manzarası çok güzel olan bu kafelere yazın da mutlaka gelmek lazım diye düşünmüştük. Sırf bu yolculuk için önceden kar lastiklerimi ayarlamıştım. Çok şükür tesise çıkarken hiç bir problemle karşılaşmadık. İlk kilometrelerde kar yavaş yavaş yolun kenarlarında kendini gösterirken yaklaştıkça artık 1 m’yi aşmaya başladı, araba yolu karın içerisinde üstü açık bir kanal gibi duruyordu.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Screen Shot 2015-12-25 at 19.00.19
Tesise vardığımızda ortalık tenha olmasına rağmen bir iki saat içerisinde havanın da iyileşmesi ile birlikte epey kalabalık olmaya başladı. Bilhassa ilkokul, ortaokul talebeleri çığlık çığlığa ordan oraya koşturuyorlardı Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Biz de kenardan kenardan yürümeye çalışıyor, üzerimize gelen kızaklardan kendimizi kurtarıyorduk.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Screen Shot 2015-12-25 at 19.00.09

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Screen Shot 2015-12-25 at 19.00.01
Kartepe’ye gelmişken teleferiğini kullanmamak olmaz deyip sıraya girdik. Yanlış hatırlamıyorsam iki ayrı teleferik hattı vardı. Biri hemen kısa olan, tesisin arkasından biraz aşağıya doğru gidiyordu. Ordan inip diğer hatta geçtiğinizde bu gittiğinizin nerdeyse üç katı kadar başka tarafa doğru gidiyorsunuz.

İki hatta da binip yukarılara gittik. Orada da bir tesis vardı. Daha yüksekte olduğundan manzarası da daha güzeldi. Sapanca gölü tamamen görüntülenebiliyordu.

Güzel ve yorucu bir günün ardından otelimize geri döndük. Ertesi gün buraya yazın da gelmek üzere evimize doğru yol aldık. Bütün sene boyunca o  kahverengi Kartepe levhasının önünden defalarca geçmemize rağmen “hadi bir çay içelim mi? hadi bi uğrayalım mı?” deyip malesef daha ötesini yapamadık..

Bu sene iyi bir kar yağarsa belki..

Karadeniz Gezisi 5. ve 6. Gün: Dağmaran ve Uzungöl

(Önceki yazılar:

Karadeniz Gezisi 2015

Karadeniz Gezisi: 1. Gün: Bolu, Ordu Teleferik

Karadeniz Gezisi 2. gün: Formulaz Kırmızı Öküz, Ardeşen

Karadeniz Gezisi 3. ve 4. gün: Dağ Bayır, Eski Rize Evleri ve Andon Ilıcası )

Gezimizin 5. gününde erkenden yola çıkıp Rize’ye hakim bir mevkide bulunan Dağmaran’da ailecek kahvaltı yapalım dedik. Köyümüz Rize’ye yakın sayılır, 25 km mesafedeyiz. İstanbul’da bu mesafe çoğu zaman 1 saatlik yol demek ama Rize’de 25 km 25 dk bile sürmez.

Dağmaran

Dağmaran, yanlış bilmiyorsam Rize’ye tepeden bakan bu kafe-restoran işletmelerinin ilki oluyor. Diğer restoranlarda da zaman zaman yemek yedik ama içlerinden en çok sevdiğimiz hep Dağmaran oldu. En kötüsü de Savarona idi. Orda yediğimiz menemen hiç menemene benzemiyordu. İsmine takılıp ısrarla oraya gitmemizi isteyen dayımızın kulakları çınlasın.

 

Image may be NSFW.
Clik here to view.
dağmaran rize

Normalde buraya hep şehir merkezinde Orta Cami’in arkasındaki Dağbaşı yolundan veya Dosma yolundan giderdik. Bu kez köyden geldiğimiz için Rize’ye bir kaç km mesafede Altın Filiz çay fabrikasının arkasından ana yoldan çıkarsak tepelerden dolaşıp varabileceğimizi öğrendik. İyi ki bu yolu kullandık. Ana yola nazaran bol virajlı ve gidiş-geliş olması nedeniyle biraz riskli ama yemyeşil ağaçlarla kaplı ve mahallelerin içerisinden gittiği için bu yolu çok sevdim.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Dağmaran rize

İki arabayı doldurduğumuz için epey kalabalık olmuştuk. Söylemesi ayıp menemen, muhlama, börek, kahvaltı tabağı ne varsa sildik süpürdük. Daha önceki gelişlerimizde sac kavurma da yemiştik. Hepsi harika lezzetler, buraya uğrayanlara şiddetle tavsiye ederiz.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Dağmaran rize

(Nefis Dağmaran menemeni!)

Dağmaran’a gelmişken 1. günün yazısında bahsettiğimiz çay videomuzun son sahnelerini de burda çekelim dedik. Kuzenimiz Merve’yi konu mankeni olarak kullanıp bir kaç çekim yaptık. Hala montajlanmamış olarak duruyor malesef. Fakat Dağmaran’dan Rize’ye inerken kısa bir video çektik. Virajları görmek isterseniz buyurun:

Uzungöl

Gezimizin 6. gününde Trabzon’un Çaykara ilçesindeki Uzungöl’e gitmeyi planlamıştık. Buraya yıllar önce bir kaç kuzenimizle gelmiştik. Bu sefer 2 araba dolusu gittik.

Uzungöl de Ayder gibi yerleşim alanları yüzünden olumsuz yönde nasibini almış. Daha evvelki ziyaretimize nazaran daha çok yapı var gibi göründü. Ama Ayder’deki kadar çirkin olmadığını söyleyebilirim. Bilhassa yukarıdan baktığımızda öyle çok katlı yalandan ahşap görünümlü oteller görmedik. Sırf bu doğanın kıymetini bilmeyen Ayder işletmecileri yüzünden bu son Karadeniz gezimizde Ayder’e hiç gitmedik. Güzellik bakımından instagram’da bol bol gördüğümüz isviçre yaylalarından daha güzel bir doğamız var ama malesef kendi elimizle katlediyoruz.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
uzungöl trabzon

Uzungöl’de daha önce görmediğimiz kadar turist vardı. Hemen hemen hepsi de Suriyeli veya İranlı idi. Öyle ki işletmelerin levhaları bile islam harfleri doluydu.

Diğer gezi alanlarına daha doğrusu milli parklara arabayla girişte bilet kesiliyor. Uzungöl’de böyle bir uygulama yoktu. Tam buna seviniyorduk ki en ücra köşeye park ettiğimiz arabamızın yanına görevli diyebileceğimiz genç bir çocuk geldi. Arabayı park ettiğimiz yer öyle belirgin bir otoparka da benzemiyordu ama yine de görevli gelmiş madem ücretimizi ödedik.

Gölün az yukarısında içerisinde bol bol kamelyaların olduğu geniş bir park yapılmış. Buraya yerleşip yanımızda getirdiklerimizle güzel bir kahvaltı yaptık. Annemle büyük teyzem pek kıpırdamaya meyilli kiloda olmadıkları için onları kamelyada istirahate bırakıp küçük teyzemizle ve onun küçük torunuyla beraber Uzungöl’ü dolaşmaya başladık.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
uzungöl

Daha önceki ziyaretlerimizde gölün etrafını dolaşıp dönmüştük. Halbuki fotoğraflarda Uzungöl’ü hep yukarıdan çekenleri görüyorduk. Bu sefer bu pozu yakalayacak bir noktaya kadar çıkmaya karar verdik.

Uzungöl’ü yukarıdan çekebileceğiniz iki nokta var. Belki daha çoktur da, biz ikisini biliyoruz. Biri Uzungöl’e girer girmez geçtiğiniz tarihi köprüden sonra sola dönünce devam edebileceğiniz bir yol. Biz bunu tercih etmedik. Köprüden geçip sağa doğru mahallelerin içine giden yolu tercih ettik. Çünkü bu mahallelerin hemen yukarısında epey yüksekte ahşap binalar görmüştük. Hatta bunların daha da yukarısında başka bir kaç ev daha vardı. Oraya kadar çıkmayı kafaya koyduk.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
uzungöl

Önceden kuzeni arabasıyla keşfe yolladık. Yol bozuk filansa arabasına çok yük almadan gidip bakmasını istedik. Sonra dayanamayıp o gelesiye biz de peşinden gittik. O  daha yolun başından yukarılarda bir şey yok sanıp geri dönmüştü. Yolda onu da kafalayıp yukarıya, en yukarıya doğru devam ettik.

Biz çıktıkça yol  yer yer bozulmaya başladı.. “Burda duralım, burası kafi” diyecek oluyoruz, sonra “biraz daha mı gitsek..” deyip devam ediyoruz. Dur, kalk, dur, kalk o en yukarıdaki evlere kadar geldik. Burası meğer avlusunda küçük kamelyalar olan bir işletmeymiş. Otel kısmı da var mıydı tam hatırlayamadım.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
uzungöl trabzon

Burası fotoğraf için harika bir mevzideydi. Yolda ömrümüzde ilk kez sarı papatyalar gördük. Hatta şansımız yaver gitti, biz kayıttayken bulutlar gelip bütün Uzungöl’ü kapladı. Bu aşağıdaki videoda izleyebilirsiniz.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
uzungöl
Çok geç olmadan, usul usul bu çıktığımız tepelerden aşağıya doğru indik. Bu arada söylemeden geçmeyeyim, iki veya daha çok arabalı yolculuklarda minik bir telsiz aslında çok kullanışlı olabilir. Telefon her yerde çekmediği gibi telsiz kadar pratik olmuyor. Bu Karadeniz gezimizde yanımızda yoktu ama alacaklar listemize ekledik. İlk iş güzel, dayanıklı bir telsiz almak olacak. Böylece önümüzdeki araçla yol boyunca muhabbetimiz kesilmemiş, yolda birbirimizden kopmamış oluruz. Muhabbeti uzun kısa farlarla, yahut el kol sallamayla yapınca yanlış anlayıp kenara çekmeler, yanyana gelip konuşmaya çalışmalar olabiliyor Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Uzungöl’de yukarıda bahsettiğim tarihi köprüyü hiç geçmeden soldan da devam edebiliyorsunuz. Ana yol zaten böyle devam ediyor ve gölün ilerisindeki bentlere gidiyor . Burada gölün kenarında biraz dar ama diğer kısımlara nazaran daha doğal, güzel bir yürüyüş alanı var. Burayı daha önce hiç farketmemiştik. Burada epey vakit geçirip gölün içerisindeki deniz bisikletlerine binenleri izledik.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
uzungöl

Uzungöl’le alakalı son bir şeyi daha anlatıp yazımı tamamlamak istiyorum. Arabalarımızı park ettiğimiz kamelyalı parkın hemen kenarında 3 katlı ahşap bir kule yapılmış. Sırf çıkıp fotoğraf çekmek için. Hani herkes tepelere çıkma fırsatı bulamaz, bari biraz olsun yüksek bir yerden fotoğraf alabilmek için güzel bir imkan.. Fakat bu iskeleye çıkmak da parayla! Bize biraz garip geldi. Merdivenlerin yanında duran görevliyi öylesine duruyor sandık. Adım attığımızda para istedi. Kişi başı 1 TL idi, çok bir şey değil tabi ama garip geldi. Aslında garip gelen otopark gibi, kule gibi bu hizmetlerden para alınması değil, herşeyden para alan bu koca tesiste suların akmaması, tuvaletlerin çalışmaması!!! İşte bu yüzden neye elimizi atsak para istiyorlarmış gibi geldi bize.. İnsan bu kadar turistin geldiği, koca bir gölün kenarında, kazma vursan su fışkıracak bu yerde tuvalette su bulamayınca haliyle canı sıkılıyor..

Hülasa Uzungöl’de keyifli güzel bir gün geçirdik, bilhassa o yükseklere attığımız her adıma değdi.. Ama dönüşümüz biraz acele olmak zorunda kaldı :)))

Uzungöl gezimizin videosunu aşağıda izleyebilirsiniz:

Belgrad Ormanı Kışın Ayrı Güzel

İstanbul’da kar yağınca ilk yapmak istediğim Belgrad Ormanı’na gitmek olur hep. Kaç yıldır “aman yollar bozuk olur, aman orda soğukta ne yaparız” diyen bizimkileri ikna edip gidememiştik. Halbuki bir “gezentigil” olarak böyle kaçamak cevaplar vermeden bismillah deyip yola çıkmamız lazımdı.

Bu sene bunu yaptık. Bir gün öncesinde işyerimizin de bulunduğu Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü’nde karlarda yatıp yuvarlanıp geçirdiğimiz bir tam gün bizi kesmedi ve ertesi gün havanın da güneşli olmasını fırsat bilip doğruca ormanın yolunu tuttuk.

Yazılarımızda rota isteyen arkadaşlar oluyor. İstanbul için çok gerekmese de yine de paylaşalım; zira Göktürk’te ormanın yanıbaşında oturup da “o fotoğrafları nerede çektiniz? Hangi kapıdan girdiniz?” diye soran arkadaşlarımız oluyor. (Hayır sadece sen değil, başkası da sordu Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
)

Belgrad Ormanı’nın toplam kaç  kapısı var bilmiyoruz; biz her defasında Göktürk’ün doğu çıkışındaki kemerleri geçer geçmez kavşaktan sola Davutpaşa Caddesi’ne giriyoruz. 2-3 km ilerde yol çatallaşıyor. Burada sol taraf Çiftalan diye bir yere gidiyor, sağ tarafta ise 2 tane giriş kulubesi var. Biz Belgrad’a hep bu iki kapıdan birini tercih ederek giriş yapıyoruz. İki kapıdan sağdaki bizim sık tercih ettiğimiz, içerisinde 6 km’lik yürüyüş parkuru olan Neşet Suyu’na, diğeri de Ayvad Bendi’nin olduğu alana açılıyor. Ayvad Bendi’nde masalar hemen girişin arkasından başlıyor. Karsız günlerde arabanızı masaların yanına kadar sokup park edebiliyorsunuz. Ayvad bendi de 2 km içeride yer alıyor. Diğerinde ise 6 km daha gitmeniz gerekiyor. Neşet Suyu’na varmadan önce bazı tesisler var. Buraya gelince sağdan devam ediyorsunuz 1km sonra Neşet Suyu’ndasınız.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
belgrad ormanı kar kış

Neşet Suyu’nda araçlar için belirli park yerleri var. Yine de yeterli olmuyor. Masanızın yanına park edebileceğiniz alanlar neredeyse yok gibi.. Ayvad Bendi’ne göre biraz daha düzenli bir alan. Ama en güzel tarafı eğer ormanda yürüyüş yapmak için gelmişseniz Fırat Pen’in yaptırdığı göl çevresini dolaşan 6 km’lik yürüyüş parkuru harika. Yazın veya sonbaharda çok güzel olan bu alan, kışın da ayrı güzelmiş. Bu sene bunu farkettik. Oraya vardığımızda yaz kadar olmasa da yine de insanlar vardı.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
belgrad ormanı kar kış

Biz 1 Ocak Cuma günü tatili fırsat bilip gitmek istediğimiz için Cuma’dan sonraya kaldık. 2 gibi yola çıktık, 30-40 dakika sonra malzemelerimizi de Göktürk’ten almış bir şekilde oradaydık. Yolda önümüzden ilerleyen Offroad Jeep’leri gözlerimizi kamaştırsa da bizi buralara kadar gık demeden götüren arabamıza da vefasızlık etmeyelim.. Büyüyünce belki o da bir 4×4 olabilir.. Nasip.

Girişten geçince Neşet Suyu’na gelmeden “Geyik Üretim Tesisi” tabelasını görüyorsunuz. Biz yıllardır sadece tabelasını gördük. Henüz bir tane geyik göremedik. Gören duyan varsa bir yorum yazsın da biz de nerde görmüşse oraya bakalım. Ne hikmetse ormanlarımızda sincap filan da yok. Meyve ağaçları yahut meşe palamutu gibi ağaçlar olmadığı için sanırım. Meşe palamutu var mıydı emin değilim.. Ama sincaplar orda burda fink atsa güzel olurdu.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_6219belgrad ormanı kar kış

Mekana vardığımızda şipşak bir masayı temizleyip malzemeleri yığdık. Normalde her gelişimizde mangal yapmayız. Biz daha çok çayımızı çöreğimizi alıp bir şeyler yer, bol bol fotoğraf çekeriz. Ama kışın söylemesi ayıp sucuk-ekmek yemenin ayrı bir tadı olduğunu duymuştuk. O yüzden mangal kömürü, bunu ateşlemek için çıra ve jel yakıt aldık. Bir de sucukları çevirebilmek için tel ızgara.. Mangal’ın kendisi olarak da iki tuğla taşını kullandık.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
belgrad ormanı kar kış

Ateşi güzelce yakıp sucukları hızlıca pişirdik. Zaten sucuk, köfte gibi şeyler hemen pişiyor. Tavuk pişirmek biraz marifet istiyor, o nedenle bu sefer onu tercih etmedik. Misafirlerimizden Hüseyin daha önce gördüğü bir numarayı çekip ekmekleri sucukların üstüne bastırdı. Sucuğun bütün lezzeti taze ekmeğe de geçti. Şuan yazarken bile gözümün önünde canlanıyorsa varın dünkü halimi siz düşünün. Bu arada yanlış anlamayın, sırf sizi de gaza getirmek için böyle iştahlı yazıyorum. Sonuçta bu mini piknik atla deve değil. Göktürk’e otobüsle dahi gidebilirsiniz. Ordan sonrası bir kaç kilometrelik bir yer. Taksi tutsanız adam başı 5-10 lira verirsiniz. Sucuk ekmek dediğiniz de Kayseri’den gelmiyor. Her markette her keseye uygun var. Piknik kaçamağında da ısıl işlem görmemiş, %100 dana yemeyiverin. Sanki burnumuzun dibinden ayırmadığımız 24 saat wi-fi sinyali yayan o cep telefonlarımız çok doğal!

Image may be NSFW.
Clik here to view.
belgrad ormanı kar kış

Mangalı yakıp sucukları rejim kanunlarına aykırı bir şekilde mideye indirdikten sonra havanın kararmaya yüz tuttuğunu farkettik. Daha 6 km’lik parkura adımımızı bile atmamıştık. Bir de araya bugün yarın İstanbul’a veda edip Rize’ye temelli dönüş yapacak olan kuzenimizin erken doğum günü pastası sürprizini sıkıştırdık. (Bence hala doğum günü değil, güle güle pastası idi ama olsun, o öyle bilsin Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
)

Pastayı çatal getirmeyi unuttuğumuz için burda açıklayamayacağım inovatif yöntemlerle tükettikten sonra parkura indik. Fotoğraf delisi 3 bayan yanınızda olunca mehter takımı misali iki ileri bir geri giderek parkurun anca 1 km’sini hava kararmadan dolaşabildik. Bir sürü fotoğraf çektik. Güneş kaybolmasaydı daha güzel kareler yakalayabilirdik ama bu seferlik böyle oldu.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
belgrad ormanı kar kış

Hayallerimde kar yağarken ormana gitmek vardı, ayrıca daha çok kar göreceğimi umuyordum. Fakat buna da şükür. Eve döndüğümde paylaştığım fotoğrafları gören bir sevdiğimiz Kartepe’den bir fotoğraf gönderdi. Asıl hayalimdeki manzara meğer Kartepe’deymiş. Bugün oraya gitmek aklımdan geçti ama iki gün üstüste yorulmuş bünyeleri daha fazla yormamak için erteledik.

Belki kış bitmeden bir Kartepe yapılabilir.. Nasip Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Image may be NSFW.
Clik here to view.
belgrad ormanı kar kış

Image may be NSFW.
Clik here to view.
belgrad ormanı kar kış


Çayın Kısa Hikayesi

Yaza yaza bitiremediğimiz Karadeniz gezimizin şurasında bahsettiğimiz Çay konulu kısa filmimizi nihayet montajladık. Aslında hikaye yarım kaldı. Çay sezonunun sonu olduğu için filmin sonraki kısımlarını çekemedik. Belki bir dahaki sefere kaldığımız yerden soframıza gelene kadar olan kısmı anlatırız Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Bu kısacık filmimize katkıda bulunan bütün komşularımıza teşekkür ederiz.

Çatalca’da harika bir yer: Antikköy

İki hafta önce bir arkadaşımızın tavsiyesi üzerine havanın da şansımıza güneşli olmasını fırsat bilerek Çatalca’daki Antikköy 2 tesisine gitmiştik. Vaktiyle Beylikdüzü’nde otururken Çatalca’da ne var ne yok şöyle bir bakalım demiş, yol iz bilmediğimiz için, sadece bir tur atıp dönmüştük. O zamandan beri araç muayene istasyonu dışında Çatalca’nın adı cümle içinde hiç geçmemişti Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Şimdi ise ikinciye gitmek için fırsat kolladık diyebiliriz. Çok şükür o fırsat da karşımıza çıktı, kış ortasında çok güzel ve güneşli bir haftasonu gününde yine kendimizi Antikköy’e attık.

Gidiş

Antikköy Çatalca’nın Doktor Çeşmesi Mevkii’nde bulunuyor. Mahmutbey-Çatalca arası 37 km. Tem’den giderken Çatalca çıkışını kaçırmamaya dikkat edin. İlk seferinde Silivri’den döndüğümüzü söylersek inşallah çok gülmezsiniz :). Tesis Çatalca merkezinden 3 km içeride kalıyor. Aşağıda haritasına da yer verdik. Kolayca bulabilirsiniz.

Gitmek isteyenler için konum bilgisi:

İlk gittiğimizde de hava güneşli idi ama Çatalca’ya girerken hafif bir kar başlamıştı. Kışın kupkuru ağaçlar yol manzarası için çok hoş olmasa da sakin sakin yağan hafif bir kar işin bütün rengini değiştirip yolu daha bir keyifli hale getirmişti. Bu seferki gidişimizde şansımıza hava o kadar güneşli idi ki arabada montları çıkarmak zorunda kaldık.

Bizim gittiğimiz yer aslında Antikköy-2 diye geçiyor (1.si kapanmış). Burası 84 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş, içinde hayvanat bahçesi, kafeterya, mangal alanları ve restoran olan büyük bir tesis.

Daha kapıdan girer girmez hayvanlar bütün dikkatimizi dağıttı Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Belgrad ormanında “Geyik Üretim Tesisi” yanından onlarca kez geçmişken bir tanecik geyik görememiştik. Burada ise bir sürü geyik, ceylan vardı. Sadece onlar da değil, atlar, midilliler, eşekler, lamalar! Lama bile vardı yahu Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Kahvaltı Vakti

İlk ziyaretimizde hayvanları görür görmez büyük bir heyecanla onları izlemeye gitmiştik. Şimdi ise karnımız zil çaldığından kahvaltı yapmak için hemen açık büfeye koştuk. Haftasonları hem restoran kısmında hem de yukarıdaki kafeterya kısmında açık büfe hizmeti veriliyor. Havanın güzel olmasından dolayı restoran çok yoğundu. Biz de kafeteryadaki açık büfeye gittik. Burada rahat rahat kahvaltımızı yaptık. Cem Yılmaz’ın açık büfe taktiklerini uygulamadık ama yine de harika bir kahvaltı yaptık. Çayı masamıza termosla getirmeleri ayrıca hoşumuza gitti. Kahvaltı dediğin çaysız olmaz Image may be NSFW.
Clik here to view.
😉

Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy
Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy
Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy kahvaltı

Önceki gelişimizde hava soğuk olduğundan kafeteryanın (ve restoranın) ortasındaki kocaman sobalar çok makbule geçmişti. Her yer sıcacıktı. O nedenle buraya gelmek için sadece güzel havaları değil, bilhassa karlı havaları da değerlendirebilirsiniz. Aslında lapa lapa kar yağan bir gün yine gelmek lazım..

Kahvaltımızı yapınca, kafeteryanın otantik mekanını iyice  inceleme fırsatı bulduk. Hemen her köşede eski ahşap kasalı radyolar vardı. Hepsi de birbirinden farklıydı. Bu kadar radyoyu nerde bulmuşlar hayret ettik. Ayrıca eskinin gaz lambasına benzer içinde ampul bulunan lambalar da çok güzeldi. Mekanın tasarımı çok hoşumuza gitti.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_6421
Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy

 

 

 

 

 

 

Sıra Hayvanlarda!

Kahvaltıdan sonra sıra hayvanları dolaşmaya geldi. Karnımız doyduğu için rahat rahat vakit geçirebildik.  Hemen tesisin girişindeki onlarca tavus kuşunun olduğu alandan başladık. Şansımıza iki tanesi kuyruklarını açtı. Tavuslardan başka değişik kuşlar vardı, herhangi bir yerde yazmadığı için cinslerini pek bilemedik. Tavuskuşu kadar büyük olmasa da kırmızı ve altın rengiyle onlar kadar alıcı olan başka bir kuş daha vardı. Bilhassa o çok ilgimizi çekti. Cinsini bilenler yorum yazarlarsa seviniriz.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy

Şahika Hanım da ben de, ilk geyik, ilk ceylan ve ilk lamayı Antikköy’de gördük. Tükürür diye lamadan çekindik ama geyikler, ceylanlar o kadar hoşumuza gitti ki, dakikalarca başlarından ayrılamadık. Hepsi insana alışmış, parmaklıklara kadar yanaşıp burunlarını, ağızlarını uzatıyorlar. Yiyecek vermek yasak olsa da müşteriler birşeyler uzatıyorlar. Biz ıslak burunlarını sevmekle yetindik. Aslında tel örgüler olmasa ceylanların boyunlarına sarılıp buzağı gibi sevesimiz vardı.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy

Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy
Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy

Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy

Antikköy’ün arazisi çok geniş. Kış olduğundan bahçedeki oturma kısımları kaldırılmış. Buraya ilk bahar ve yazın da mutlaka gidilmeli. Bahçenin içerisine serpiştirilmiş masalar ve bu kocaman arazi piknik-mangal için ideal bir yer. Bahçenin orta kısmında devekuşları bulunuyordu. Kimisi siyah, kimisi beyaz 4-5 tane devekuşu gördük. Boyunlarını tellerin üzerinden uzatabildikleri için çok fazla yaklaşıp gagalanmayı göze alamadık.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy
Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy

Tesisde tavus kuşlarından başka onlarca güvercin de var. İri yapılı ve kuyrukları açık bir şekilde olduklarından bunları bir çeşit tavuk sandık. Yaklaşınca güvercin olduklarını anladık. Bembeyaz yahut siyah beyaz bir sürü güvercin.. Aslında bir kaç tane de hindi vardı ama “gulugulugulu” yapınca koroya eşlik edecek kadar çok değillerdi. Tavuskuşları ile beraber bulunuyorlardı. Bir de hindiye benzer başka hayvanlar gördük. Sesleri dehşet bir şekilde kapı gıcırtısını andırıyordu. Yanlarında beş dakika durmak sabır ister Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Tesiste pek çok at ve midilli vardı. Bunlar için ahırların dışında iki ayrı alan oluşturulmuş. Görevlilerin gözetiminde yetişkinler de çocuklar da atlara binip bu alanlar içerisinde tur atabiliyorlar. İlk geldiğimizde bakıcısının tur attırdığı paçalı, siyah bir at görmüştük. Kar yağarken tırıs tırıs gitmesi çok hoşumuza gitmişti.. Yazının sonunda paylaştığımız videoda bu atı da görebilirsiniz.

Tesisin alt kısmında da etrafı çitle çevrili küçük bir alanda kara bir eşek vardı. Bağlı değildi ama can sıkıntısından boynunu çitlere sürtüp arasıra anırıyordu. Önce yaklaşmaya çekindim ama sonra sevebildim. Battaniye gibi kalın bir dokusu vardı Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Çok sevimli bir karakaçandı.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy

Antikköy’de ne kadar dolaşırsak dolaşalım her yerde küçük ahşap bir bina ve etrafında masalar, sandalyeler bulunuyor. Yazın demek ki buralarda da müşteriler ağırlanıyor. Ayrıca çocuklar için park, oyun alanları da var.

Ve sıra geldi restorana…

Burada geçen gelişimizi anlatmak istiyorum, çünkü o zaman yemek yemeğe gelmiştik.. Bu gelişimizde ise kahvaltıdan sonra hayvanları dolaşıp ayrıldık. Şimdi flashback zamanı Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Yemek Vakti!

…..

Hem üşüyüp hem de acıkınca Şahika Hanım keşkek kokuları duymaya başladı. Keşkek Balıkesir yöresinde meşhur, buğdaydan yapılma bir düğün yemeği. Burda da yapıldığını öğrenmiştik. Restoranın hemen girişinde kocaman tencerelerde pişiriliyordu. Yanında da yine aynı büyüklükte bir tencerede kuzu kavurma yapılıyordu. Bu tesisin en önemli iki yemeği bunlarmış. Kuzu kavurma ve tereyağlı keşkek.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_8582

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_8595

Daha fazla oyalanmadan içeriye girdik. Hava soğuk olmasına rağmen içerisi epey kalabalıktı. Restoran bölümü çok büyüktü. Ortada kaide üzerinde şömine gibi büyük bir odun ateşi, ayrıca etrafta da bir iki tane iri sobalar vardı.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy

Antikköy’de çeşit çeşit etler hazırlanıyor. Dana antrikot, kuzu ciğer, kuzu fileto, tavuk şiş, kül bastı, satır köfte vs. Aldığınız etleri ocak başlarında kendiniz pişirebiliyorsunuz ama bu işlerden anlamam diyorsanız tesis elemanları da hazırlayıp size getirebiliyor.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy
Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy
Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy

Biz etlere başlamadan önce aklımızı meşgul eden keşkeki sipariş verdik. Söylemesi ayıp terayağlı keşkek çok güzeldi. Etler pişene kadar bizi oyaladı Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Rejim insanı olmamıza rağmen ocak ayındaki doğum günü patlaması nedeniyle esneyen kuralları biraz daha gevşetip tabakları sıyırdık. Restoran şefi Özlem Hanım karınca gibi ordan oraya koştururken masamızda bilgisayar, elimizde fotoğraf makinesi ve diğer oyuncaklarla hal-i pür melalimize bakarak sağolsun bizimle ilgilendi. Biz de merak ettiklerimizi sorduk. Restoranın en meşhurlarından sütlü tahinli kemalpaşa tatlısından son kalan iki taneyi bize ikram etti. Aslında vlog çekimimize Özlem Hanım’la yaptığımız küçük sohbeti de katmak istemiştik ama kayıt aldığımız kameralardan birini acemisi olduğumuz için iyi ayarlayamamışız. O nedenle o kısmı videoda kullanamadık.

Ateşin başında tatlımızı yeyip çaylarımızı da içince iyice mayışmadan eve dönelim dedik…

Image may be NSFW.
Clik here to view.
antik köy

Flashback’den çıkanlara tekrar merhaba.. Fakat yazımız da burada sonlanıyor zaten.. Uzun lafın kısası; Antikköy yazın da, kışın da gelebileceğiniz, hem zengin çeşitleriyle rahat rahat kahvaltı yapabileceğiniz, hem de leziz yemekleriyle güzel bir akşam geçirebileceğiniz, içerisinde onlarca farklı hayvanı dokunma mesafesinde ziyaret edebileceğiniz çok güzel bir mekan. Tavsiye ederiz Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Karadeniz Gezisi 7. Gün Çayeli Ağaran Şelalesi

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_4548

Karadeniz turumuzun 7. gününde çok da uzağımızda olmayan Çayeli Sırtköy’deki Ağaran Şelalesi’ni görmek istedik. Burası Çayeli’ye 12, merkeze 28 km mesafede olduğu için tabelaları takip ederek kolayca gittik. Köy yolları beton kaplı olduğu için hiç problem yaşamadık.

Şelale 60-70 m yükseklikten kayaların üzerinde epey bir yol kat ettikten sonra küçük bir göle dökülüyor. İnsanlar genelde sadece bu dökülen kısmını ziyaret ediyor. Fakat kuzenimle ben yukarısını da merak edip bakmak istedik. Fakat aç karna olmaz deyip önce buradaki tesiste karnımızı doyurduk.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
ağaran şelalesi

Image may be NSFW.
Clik here to view.
ağaran şelalesi

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_4596

Sular bir yerde yola inip orda da biriktiği için araçlarla bu suyun üzerinden geçmek biraz problem oldu ama yine de geçip tesise kadar gittik. Burası ahşap temalı, çok güzel döşenmiş bir mekandı. Manzara olarak şelaleyi ve köyü görüyordu. Zaten yemyeşil doğanın içerisinde ne yana baksanız hoşunuza gidiyor.

Yemeğimizi yeyip çayımızı içtikten sonra kuzenimle şelalenin üstüne bakmaya gittik. Buraya çıkan minik bir patika vardı, zemin hafif nemli olduğundan kayma riski taşıyordu ama patikanın etrafındaki çalılara tuta tuta çıkmaya çalıştık.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_4620
Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_4613
Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_4612

100-150 m kadar çıkınca çalılar insan boyu kadar büyük “meşelik” dediğimiz bir hale büründü. Hava da kararmak üzereydi. Hızlıca ilerlemeye devam ettik.

Yukarıda düz sayılabilecek bir alanda sakin bir dere görüntüsü vardı. İrili ufaklı bir sürü taşın biriktiği bu yerde sular dinleniyor sonra gürültüyle aşağıya doğru iniyordu.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_4632
Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_4537

Asıl manzara gerçekten buradaymış diyebilirim. Sular şelaleden aşağı dökülmeden önce kocaman kocaman kayaların üzerinde küçük birer jakuzi misali havuzlar oluşturmuş, buralarda foşurdayan sular kenarlardan taşıp aşağıya doğru dökülüyordu. Kuzenim bu havuzların en aşağısına kadar inmeyi başardı. Ben de takip etmeye çalıştım. Bir elimde kamera olduğu için kenarlara tutunarak ancak belli bir noktaya kadar inebildim.

Rize’de burnumuzun dibi sayılacak mesafede böyle bir güzelliğin olduğunu bu kadar geç öğrenmek aslında turizmi ne kadar az önemsediğimizin açık bir ifadesi. Sosyal medya sayesinde insanlar buraları artık kendileri tanıtıyorlar. Yoksa herşeyi devlet elinden beklemek zaten doğru bir anlayış değil.

Ziyaretimizin ardından hava kararmaya başladığında şelaleden ayrıldık ayrılmasına da.. Ertesi gün ne oldu dersiniz?

Öyle bir yağmur yağdı ki, haberlerde burasını gösterdiklerinde gözlerimize inanamadık. Gördüğümüzün en az 10 katı büyüklüğünde sular tepelerden aşağı inip yolu ve civardaki çardakları vs hep sular altına bırakmış, resmen sel olmuştu. Rize gibi çok yağış alan yerlerde seller kaçınılmaz oluyor malesef.

İnşallah köylerde fazla bir zayiat olmadan bu felaket atlatılmıştır.

Karadeniz Gezisi 8. Gün: Pokut Yaylası ve Zil Kale –Çamlıhemşin

Ve nihayet Karadeniz gezimizin asıl sebeplerinden, instagram’da fotoğraflarını görüp görüp iç çektiğimiz mekanlardan biri olan Pokut Yaylası’nı anlatmaya sıra geldi.

Pokut’u sene içerisinde planlarken ofisteki stajyer arkadaşlarımızdan Erhan Gülas buraların onların memleketi olduğunu, amcasının bizzat orada yaşadığını, ziyarete gidersek bize aracıyla yardımcı olabileceğini söylemişti. Zira Pokut’un yolları normal araçları bırakın, SUV’ların bile zorlanarak ilerleyebildiği bir haldeydi. Bizim Hyundai’lerle çıkmamıza imkan yoktu.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
pokut yaylası

Bir kaç gün öncesinden bize yardımcı olacak sevgili Celal Gülas abimizi arayıp randevüleştik. Sabah erkenden Çamlıhemşin yolunu tuttuk. Normalde Pokut’a gidenler günübirlik gitmiyor. Zaten yaylanın tadını çıkarmak için orda kalmak en güzeli ama biz hem kalabalık, hem çocuklu bir topluluk olduğumuz için kalmak külfetli ve zor olur diye erkenden gidip akşam olmadan dönmeyi planladık.

Celal abimizle Çamlıhemşin yakınlarında bir benzincide buluştuk. Bizim arabaları oraya park edip onun 1991 model Land Rover Defender aracına bindik. Arka koltukların arkasında karşılıklı iki küçük sıra oturma alanı olduğu için toplam 7 kişi ve Ömer Talha bebek çok rahat bir şekilde sığdık. Ben ön kısımda yolcu tarafındaydım. Yeni yeni kullandığımız selfie çubuğu burada çok işimize yaradı. Camdan çıkarıp çıkarıp video çektim. Aşağıdaki videoda bol bol görebilirsiniz.

Pokut Yaylasına giden yolu kısaca şöyle tarif edeyim. Çamlıhemşinin içinden geçip sonundaki köprüye varıyorsunuz. Normalde biz bu köprüden geçip meşhur Ayder’e gitmeye alışığız. Bu sene Ayder’in adını bile etmedik diyebiliriz. Zira Ayder çok bozdu.. Acaib bozdu.. Önünü alamadık.. Pokut için köprüyü geçmeden sağdan düz devam ediyorsunuz. Zil Kale de bu istikamette.. Pokut dönüşü orayı da ziyaret ettik.

Çamlıhemşin’den sonra 12 km kadar yolda herhangi bir sorun yok. Sonra birden küçük bir tabelada yazan “Pokut Yaylası” ibaresini görüp soldan o küçük köy yoluna vuruyorsunuz. Ama ne yol! Hemen yokuş ve virajlar başlıyor. Burdan yukarısı 17 km civarında ve 40 küsür viraj var. Dön babam dön.. Buraya gelinceye kadar bizim köyün 4-5 km’lik virajlı yokuşlu yolunu ben bir şey zannediyordum. Burası oraya rahmet okuttu ama değdi.. Bilhassa Celal abimizin Land Rover’i bu işi harika ve keyifli bir hale getirdi. Amcamız yolu ve aracın kapasitesini avucunun içi gibi bildiğinden ben olsam geniş geniş alacağım virajları o en içeriden ve sıfır dalarak tıpış tıpış çıktı. Maşallah arka koltuktaki Ömer bebek de pek sesini çıkarmadı. Bir ara uyudu bile yanlış hatırlamıyorsam Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Bir ara gözüm en arkadaki arkadaşlara ilişti. Hop oturup hop kalkıyorlardı Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Bir tanesinin başı nerdeyse tavana vurdu vuracaktı.. Vurmuş bile olabilir..

Image may be NSFW.
Clik here to view.
pokut yaylası

Image may be NSFW.
Clik here to view.
pokut yaylası

Yol kısa idi ama çok dik ve virajlı olduğundan yavaş yavaş çıkıyorduk. Nihayet pokut görünmeye başladı. Daha yaylanın girişine varır varmaz harika renkleri olan bir ağaçkakan gördük. Sanırım ilk kez görüyordum. Heyecandan fotoğrafını bile çekemedik. Pıt diye kaçıverdi. Videolarda belki bir kaç saniye görünüyordur.

Pokut Yaylası tek kelimeyle mükemmel! Instagram’dan gördüğümüz o harikulade manzara işte karşımızda duruyordu. Hava da talihimize çok güzeldi. Pokut Yaylası neredeyse hiç bozulmamış, 2042 m yükseklikte orijinal bir yaylaydı. Bulunduğumuz yerde sağ tarafta Sal Yaylası, çok uzaklarda karşı tarafımızda Virandere, daha uzaklarda Hamlakit Yaylası, sis yüzünden göremesek de Samistal Yaylası gibi diğer yaylalar vardı. En uzakta da Kaçkar zirvesi vardı. Üzerinde şerit şeklinde kıştan kalma bir kar çizgisi ile rahatça seçilebiliyordu. Vakit olsa burada bir kaç gün kalıp bütün civar yaylaları dolaşmak isterdik.

Henüz kahvaltı yapmamıştık. Günübirlik geldiğimiz için güzel bir kahvaltı yapıp, bol bol etrafı gezmek sonra da geç olmadan dönmek istiyorduk. Yayla evlerinin birinin hemen yanında kocaman bir masa vardı. Oraya güzelce soframızı kurduk. Biz sofrayla meşgulken etraftaki ineklerden bir iki tanesi bizi ziyaret etmek istedi Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Resmen doğanın içindeydik.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
pokut yaylası

Celal abimizle birlikte, meşhur Pokut manzarası eşliğinde güzel bir kahvaltı yaptık. Etrafı seyretmeye doyamadık. Bir an önce yayla yokuşlarından aşağıya kendimizi atmak istiyorduk. Bulunduğumuz yerdeki evler 150-200 yıllık tarihi ahşap yayla evleri idi. Burada imarla ilgili yıllardır süren bazı davalar varmış. İnşallah yöre halkını zora sokmayacak düzenlemelerle buralar korunarak hak sahiplerine bırakılır. Pokut’un Ayder gibi bozulmasını hiç istemiyoruz.

Kahvaltımızı yapınca yavaş yavaş patikalardan inip, evlerin aralarından geçerek hemen aşağımıza doğru devam eden düzlüklere inmeye çalıştık. Bir kaç düşme tehlikesi yaşadık ama birşey olmadı Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Gurubumuz kalabalık olduğundan senkronu tutturamadık. Şahika hanım ve ben baya gerilerde kaldık. Otdu, böcekti, inekti derken önde gidenlerle aramız epey açılmış oldu.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
pokut yaylası
Image may be NSFW.
Clik here to view.
pokut yaylası

Image may be NSFW.
Clik here to view.
pokut yaylası

Bir ara tepemizde bir drone dolaştığını gördük. Gençler kameralı bir drone’la bu muhteşem görüntüleri yakalayıp yakalayıp bizi kıskandırıyorlardı. O an hanımla bir drone işine girmeye karar vermiştik. Sağolsun bu yazı kaleme alınmadan bir ay kadar evvel arkadaşlarım doğum günümde bana bir kameralı drone hediye ettiler. Henüz kullanmayı beceremedim. Havalar iyileşince ilk işim onu kullanmak olacak inşallah.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
pokut yaylası

Yayla evlerinin ve etraftaki manzaranın güzelliğini ne kadar anlatsam az. Belki fotoğraflar bir nebze anlatabilir ama gidip görmek gibi olmaz. İmkanınız varsa mutlaka gitmelisiniz.

Pokut’un düzlüğü epey güneş alıyordu. Burada bir gölge bulup dinlendik. Bol bol fotoğraf çektik. Evlerin bir kısmı otel gibi kullanılıyordu. Etrafta 15-20 civarında yerli/yabancı turist de gördük. Hatta bir de çekim yapan bir ekip gördük. Belgesel çekiliyordu sanırım.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
pokut yaylası

Instagram’da Pokut’u bulutların yerlerde gezdiği fotoğraflarla biliyorduk hep. Gezdiğimiz gün hava çok güzeldi, bulut da vardı ama yerlerde dolaşacak kadar çok değildi. O meşhur görüntüyü yakalayamadık fakat bulutlu havanın dezavantajı da vardı. Yakın çekimler istediğimiz gibi olmazdı. Buna şükür dedik. Güzel hava yaylada her zaman bulunmayabiliyor. Hazır varken kıymetini bilelim dedik.

Düzlükte epey vakit geçirince geriye dönüp Celal Abi’nin tarif ettiği patikalardan yaylanın etrafını dolaşmaya başladık. Turumuzun sonunda bizi gelip alacaktı. Bir daha geri dönmeyecektik. Öyle de yaptık. Pokut’un hemen içerisinden başlayan bir patikaya tutunup hafif meyilli bir yoldan yürümeye devam ettik. Bir süre sonra çıplak arazi bitip ağaçlı bir alana geldik. Bu patikanın keyfi de apayrıydı. 6 kişi ip gibi dizilip tek sıra ilerliyorduk. Yorulunca mola verip birbirimizi bekledik. Selfie çubuğu bu sırada çok işe yaradı.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
pokut yaylası

Image may be NSFW.
Clik here to view.
pokut yaylası

Image may be NSFW.
Clik here to view.
IMG_3848

Patikadan devam edip yine geniş bir düzlüğe çıktık. Burada yatıp yuvarlansak yeriydi.. Celal abi çok fazla uzaklaşmamızı, sis filan bastırırsa yolumuzu kaybedebileceğimizi söylemişti. Biz de öyle yaptık, patikayı bitirip araba yoluna kavuştuk.

Yolu bulur bulmaz tam da Celal abinin dediği gibi oldu. Birden sis bastırdı. Yol bile zor seçilir oldu. Telefon açıp hazır olduğumuzu söyledik. Bir kaç dakika sonra gelip bizi aldı.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
pokut yaylası

Image may be NSFW.
Clik here to view.
pokut yaylası
Image may be NSFW.
Clik here to view.
pokut yaylası
 Hemen dönüşe geçmedik. Biraz ileride bir su çeşme vardı. Bizi arabayla oraya kadar götürdü. Lezzetli soğuk yayla sularından içip ferahladık. Sonra dönüş yolculuğuna geçtik. Yine virajlı yollardan dikkatli dikkatli inerek asfalta kavuştuk.

Celal abi hazır gelmişken bize Zil Kale’yi de gezdirmek istedi. Peki dedik. Bir kaç km daha devam edip Zil Kale’ye vardık. Buraya daha önce hiç gitmemiştik. Hep bu Ayder’in yüzünden.. Varsa yoksa Ayder!

Image may be NSFW.
Clik here to view.
pokut yaylası

Zil Kale restorasyon geçirmiş haliyle bile çok güzel ve ihtişamlı duruyordu. Ormanın içerisinde avrupa fotoğraflarındaki minik bir şato gibiydi. Yapılış tarihi hakkında malesef detaylı bilgi bulunmuyor.

Zil Kale’den sonra araçlarımızı bıraktığımız noktaya gelip sevgili Celal Abi’mize teşekkürlerimizi ilettik. O olmasaydı kendi çabamızla yaylaya çıkmamıza imkan yoktu. Ne kadar teşekkür etsek az.

Image may be NSFW.
Clik here to view.
pokut yaylası

Bu gezimiz vesilesiyle anlamış olduk ki Ayder’den çok daha güzel, el değmemiş yaylalarımız var. Ayder’i de çok seviyoruz ama giderek kalabalıklaşak şekilli şekilsiz binaları bizi oradan soğuttu. Instagram’da içinde tramvay dolaşan İsviçre yaylalarını, bozulmamış tek katlı evlerini gördükçe insanın oturup ağlayası geliyor. Bunun hükümetle filan ilgisi yok. Bu tamamen insanımızın “para” hırsı.. 3 katlı ahşap görünümlü beton otel dikeceğine az kazan, güzel kazan, güzel bir hizmet, güzel bir manzara sun.. Yok! Her köşede bir otel, bir inşaat.. Keşke inşaattan, müteahhitlikten, yoldan, barajdan, köprüden, enerjiden bu kadar anlayan Rizeli işadamlarımız varken biraz paraya kıysalar da şu yaylalarımızı avrupadakiler gibi güzelleştirseler..

Gerçi yaylalarımız güzel.. Mesele kafaların güzel olmaması..

Balkanlara Gidiyoruz :)

Image may be NSFW.
Clik here to view.
Screen Shot 2016-04-01 at 14.15.06

Gezmeyi çok seven bir çift olduğumuzu söylemiş miydik :))

Evlendiğimizden beri Şahika Hanım’la Balkanlara gitmeyi çok istiyorduk. Evliliğimizin 10. yıldönümünde yıllardır hayalini kurduğumuz bu tatil için hain bir plan yaptım ve 2 gün önce planı işlettim Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)
Daha soğrusu Şahika Hanım’ı işlettim.

Detayları videomuzda izleyebilirsiniz Image may be NSFW.
Clik here to view.
:)

Bu da eşime yukarıdaki videoda düzenlediğim feyk yarışmayı çözdüğünde izlettiğim video:

Viewing all 152 articles
Browse latest View live