Quantcast
Channel: Gezentigiller
Viewing all 152 articles
Browse latest View live

Malta’da İngilizce Eğitimi

$
0
0

Yaz yaklaşırken tatil planları yapılmaya başlanmıştır mutlaka. Ama sorumluluklar genelde kafalardaki mükemmel tatil planının önüne geçmektedir. Eğer planlarınız veya sorumluluklarınız arasında İngilizce öğrenmek varsa hiç merak etmeyin size bir önerimiz var.

İş için, eğitim için veya hobi olarak her amacınıza yönelik, istediğiniz yoğunlukta kursları istediğiniz zaman dilimi içerisinde almanız mümkün. Böyle bir kursu alırken tatil yapmanız artık çok kolay. Gelen yaz ayları içinde tatilinizi dolu dolu geçirin ve Maltalingua İngilizce Dil Okulu’nun erken rezervasyon imkanlarından yararlanmayı unutmayın.

23126832299_dea0753ea5_o(1)

İngilizce artık günümüzün öğrenilmesi zorunlu hale gelmiş yabancı dilleri arasında yer almaktadır. Hem iş hayatı hem de eğitim hayatında İngilizce sizi bir adım öne taşıyabilir, İngilizce bilmemek ise sizin bir çok platformda geri kalmanıza neden olabilir.Peki İngilizce en verimli nasıl öğrenilir? Şuan ülkemizde bir çok İngilizce dil okulu bulunmakta ve bu okullar bir çok farklı programı bünyelerinde bulundurmaktadır. Ancak bir dil en iyi o dilin konuşulduğu ülkede öğrenilebilir, çünkü bir dili öğrenmek sadece kitaplardan olmaz. Bu nedenle İngilizce öğrenmek isteyenler için en iyi tercih yurtdışında bulunan dil okullarıdır. Yurtdışında bulundukları için bu kurslarda vize, kurs, uçak ve konaklama ücretleri toplandığında yüksek fiyatlar ortaya çıkmaktadır. Ancak uygun fiyatlı bir okul bulmak mümkün hem de ana dili İngilizce olan bir ülkede. İşte o ülke Malta. Malta yakın bir tarihe kadar İngiltere sömürgesi altında kalmış bir adalar ülkesi. Akdeniz’de yer alması onu aynı zamanda mükemmel bir tatil destinasyonu haline getirmekte.Böylelikle Malta İngilizce öğrenerek tatil yapabileceğiniz mükemmel bir ülke. Ana dillerinden biri yukarıda berlirttiğim gibi İngilizce bu nedenle ülke içersinde bir çok yabancı dil okulunu barındırmakta. Bu okulların en iyilerinen biri ise Maltalingua Dil Okulu. Deneyimli ve sertifikalı öğretmenleriyle bir çok farklı amaca yönelik programlar sunmakta. Dilediğiniz yoğunlukta alacağınız kurslarda küçük sınıflarla dersler işlenecek böylelikle özel ders verimi elde edilecektir. Maltalingua İngilizce Dil Okulu aynı zamanda öğrencilerine bir çok konaklama olanağı da sunmaktadır. Aile yanı konaklama, öğrenci pansiyonlarında konaklama veya otellerde konaklama gibi bir çok alternatifte okul size yardımcı olmaktadır. Öğrencilerine kursların yanında aynı zamanda etkinlik takvimi de sunan Maltalingua uygun fiyatlarıyla diğer alternatiflerin önünde yer almaktadır.Malta Avrupa Birliği’nde yer aldığı için ülkeye Türkiye’deki konsolosluklardan hızlı ve kolayca alınan Schengen vizesiyle girilmektedir. Istanbul’dan kalkan direk uçuşlarla Malta’ya ulaşım da çok kolay.

23384749672_9349ba02aa_o-1024x682

23493674605_4c59bc7067_o


İstanbul’da Lale Zamanı 2016 [video]

$
0
0

Her sene olduğu gibi bu sene de Emirgan Korusu lale şenliğine ev sahipliği yaptı. Biz de istedik ki, yılın en güzel zamanını burada paylaşalım, sonra da hatırlayalım inşallah. İşte Emirgan Korusu ve Laleler..

Uçak Bileti Bulmanin Kolay Yolu

$
0
0

Geçtiğimiz günlerde işimle ilgili plan dışı bir seyehate çıkmam gerekti. Otel bulma çabaları, rezervasyonlar, valiz hazırlamak falan derken süreç benim için epey bir yorucu geçti açıkçası. Bütün bu detaylarla uğraşmanın en yorucu yanı da uçak bileti aramak oldu diyebilirim.Her hava yolunun ayrı ayrı uçuş tarifeleri, aynı güzargahta bile uçurum olan fiyat farkları, saatte hatta dakikada bir değişen bilet fiyatlarını takip etmek neredeyse imkansız gibiydi. Bir süre o firma senin bu firma benim internet sitelerinde dolandım durdum ama benim için en karlı olacak biletin hangisi olduğuna bir türlü karar veremedim.

Otobüs bileti almak şüphesiz ki daha kolay olurdu, bir güzargahta hangi firmanın hangi saatli seferine alırsam alayım aynı fiyatı verip gidebilirdim ama bu seçeneği aklımdan bile geçirmedim. Seyehatimi uçakla yapacaktım çünkü uçak yolculuğu hem dünyanın en güvenli yolculuğu hem de küçücük otobüs koltuklarından daha rahat ve karşılaştırılmayacak kadar da konforlu bir yolculuk. Tabii bunun yanında karayolunda saatlerce trafik derdi çekmek zorunda da kalmıyorsunuz. Zamanın yarısından fazlası yanınıza kalıyor. Bu yüzden ben de diğer seçenekleri hiç düşünmeden uçak bileti aramaya başladım.

Bir süre umutsuzca o site senin bu site benim, Türkiye’deki hava yollarının bütün seferlerine baktım ama bir türlü karar veremedim. Bir başka firmaya da bakayım derken, diğer firmanın fiyatları anında değişebiliyordu. Artık ümidimi kaybetmeye başlamıştım ki şans eseri www.ucakbiletiniz.com sitesine denk geldim. Uçakbiletiniz’deki kampanyalar bölümüne baktığımda Türkiye’nin güvenilir hava yollarının tüm kampanyaları elimin altındaydı. Hem istediğim hava yolunu seçebilir hem de gideceğim güzargahtaki kampanyalı fiyatları karşılaştırıp bir seçim yapabilirdim artık.

Neyse ki şanslı günümdeymişim, aradığım bileti kampanyalı fiyatına, çok da uyguna aldım. Hem site site gezme derdinden hem de acaba hangisinin fiyatı daha uygun olur diye düşünmekten kurtuldum vallahi. Sitede aynı zamanda bilet rezervasyonu ve bilet satışı bile yapıyorlar. Acentelerle, telefon trafiğiyle de uğraşmak zorunda kalmıyorsunuz. Vallahi ben bu siteden çok memnun kaldım. Eğer siz de yakın zamanlarda uçak bileti almak, hem fiyatı uygun olsun hem de oturduğum yerden işlerimi bir iki tıkla halledeyim diyorsanız size de şiddetle tavsiye ederim.

Haftasonundan kalanlar: Belgrad Ormanında kahvaltı, 3. köprü, Rumeli Feneri

$
0
0

Merhabalar,

Geçtiğimiz haftasonu anneler gününü de fırsat bilerek bir pazar gezintisi yapalım istedik. Annemizi ve ablamızı da alıp önce Belgrad Ormanında piknikli kahvaltı yapıp sonra da 3. köprüyü görmek için Rumelifeneri’ne geçtik. Orayı keşfettiğimiz yazımız burada.

Belgrad Ormanı ve Kahvaltı Pikniğimiz

Pazar sabahı olduğu için çok da erken kalkmadık. 10.00 gibi kalkıp kahvaltı bile yapmadan yollara döküldük. Normal’de Tem’den gidip Kemerburgaz çıkışından çıkıyorduk. Bu sefer Tem’de kaza olduğu için Habibler yolunu tercih ettik. Orada kısa bir kabir ziyaretinden sonra (eşimin dedesi orada medfun) Göktürk üzerinden Belgrad Ormanına vardık. Buraya kısa bir not düşeyim, Belgrad Ormanı pazar günleri inanılmaz kabalık oluyor. Dernekleri piknikleri  olduğundan gürültüden geçilmiyor malesef. Gürültü kirliliği yaşanıyor. Biz normalde Neşet Suyu tarafına gider, yürüyüş parkurunun orada pikniğimizi yapardık. Bu sefer Ayvad Bendi tarafına girdik ve malesef masa bulamadık. Yer örtümüzü serip onda kahvaltı-pikniğimizi yaptık.

Belgrad Ormanı

Belgrad Ormanı

(Gezentigil Hasan kitap keyfi yaparken yakalandı:D )

Belgrad Ormanı Belgrad Ormanı Belgrad Ormanı Rumeli Feneri   Belgrad Ormanı

Menümüzde yaprak sarması, minik kekler, açma, börek, peynir – ekmek kahvaltılıklar ve termosta çay vardı :) Biz bazen Bim’den aldığımız abur cuburla orada piknik yapıyoruz, adına da Bim Pikniği diyoruz 😀

Neyse, kahvaltımızı yaptıktan sonra Ayvad Bendine yürüdük. Onun da çevresinde piknik yapanlar vardı.

Günün en güzel anıysa, gölün etrafında dağ çileği bulmamız oldu. Daha önce Rize’de topladığımız dağ çileklerini burada görmek bizi şaşırttı. Biraz toplayıp eşimin çocukken yaptığı gibi kendi ipine dizdik. Bir güzel yedik :) Kokusu ve tadı çok hoş. Siz de denk gelirseniz tadın mutlaka.

Rumeli Feneri ve 3. Köprüye Bakış

Uzun zamandır 3. köprünün yapıldığı yere gitmemiştik. Hazır o tarafa yakınken bir bakalım ne alemde dedik. Orman içinde trafik olur diye düşündük ve Kemerburgaz üzerinden Sarıyer oradan da sahile inmeden Rumeli Fenerine gittik direk. Giderken Köprü arz-ı endam ediyordu tüm güzelliği ile. Hava biraz kapanmaya ve soğumaya başlamıştı. Biz de fenerin oradaki kaleye gittik en önce. Orada biraz fotoğraf çekip, fenerin yanına gittik. Bir çay bahçesi bulmak umuduyla ama malesef bir balık lokantası vardı sadece. Bizim de karnımız tok olduğundan yola devam etmeye karar verdik. Çünkü akşam Galatasaray’ın maçı vardı ve yollar kilitlenmişti şimdiden.

Rumeli Feneri

IMG_8122  3. köprü rumeli feneri rumeli feneri

IMG_8121 Rumeli Feneri IMG_8110

Yolda güzel bir çay bahçesi bulmayı umud ettik ama malesef bulamadık. Buradan duyurmak istiyoruz, oraya güzel bir çay bahçesi yapın.. ya da varsa bize bildirin :)

Dönüş yolunda bir kaç tane de köprü fotoğrafı çekip yola koyulduk.

Bizim için keyifli geçen bir haftasonunun daha sonuna gelmiştik böylece :)

Bizi ararsanız çoğunlukla Belgrad Ormanında oluyoruz 😉

Bizim Takip edin:

Instagram | Twitter | Facebook

Seul’ün keyfini çıkarmak için 7 ipucu

$
0
0

Dünya üzerinde bazı şehirleri gezip dolaşmak için birkaç gün hatta belki birkaç sat bile yeterli olurken bazılarını tam olarak anlamak ve yaşamak için haftalar hatta aylar gerekir. İşte, Güney Kore’nin ışıltılı başkenti Seul de böyle bir yer. Seul’e gitmek için en büyük masraf ise uçak bileti, ama ucuz uçak bileti bulabileceğiniz kampanyaları ve promosyonları Enuygun.com Seul uçak bileti sayfasından takip edebilirsiniz. Kente hem yeni gelenler hem de defalarca ziyaret edenlerin tercihi 7 alternatif hangisi dersiniz?

seul1

N Seul Kulesi’nde yemek

Aynı zamanda şehrin en yüksek noktası olarak anılan kuleden görünen Seul manzarası tam anlamıyla nefes kesici. Burada günün her saati yemek yiyebilir veya bir şeyler içebilirsiniz. Kulenin en ilgi çekici özelliklerinden biri ise yine belki dünyanın en güzel manzaralarından birine sahip tuvaletleri. Televizyon kulesi olarak inşa edilen N Seul Kulesi’ne çıktığınızda aşağıda uzayıp giden sonsuz manzarayı görünce şehirde yaşayanların ve turistlerin buraya neden bu kadar ilgi gösterdiğini anlayacaksınız.

seul2

Bukçan Hanok’da tur

Şehir sınırları içinde bulunan bu küçük semtte tarihi evleri görebilir, çok değişik el yapımı hediyelikler satın alabilirsiniz. Ayrıca burada yıl boyunca düzenlenen festivaller, etkinlikler ve atölyeler sayesinde çok farklı bir deneyim de yaşayabilirsiniz.

seul3

Myeongdong’da alışveriş

Seullülerin haftanın her günü akın ettiği bu yer dev bir alışveriş merkezi gibi adeta. İçinde ise bulamayacağınız şey neredeyse yok.. Özellikle kıyafet ve diğer tekstil ürünlerini buradan çok uygun fiyatlara alabilirsiniz. Alışverişten yorulduğunuzda ise tadı bizdekilerden daha farklı ama çok lezzetli cipslerden atıştırabilir, yaz aylarında ise neredeyse her yerde görebileceğiniz meyveli ve çikolatalı dondurmaları deneyebilirsiniz.

seul4

Metro ile her yere

Kentte ulaşım da son derece kolay ve ekonomik. Seul’ün neredeyse her yerine gidebileceğiniz çok geniş bir metro sistemi var. Bu sayede fazla para harcamadan kentin birçok noktasını gezmek ve görmek mümkün. Kentte kullanılan kartlardan alarak metrolarla taksi ve diğer araçlara kıyasla çok daha ucuza yolculuk yapabilirsiniz.

 

seul5

Iteawon’da kahve molası

Şehirde ünlü şarkısı ile adı tüm dünyada duyulan Gangnam gibi lüks semtler ve mahalleler de var. Bunlar arasında son yıllarda popülerliği gitgide yükselen yerlerden biri ise Iteawon. Burada yan yana sıralanan ve her geçen gün bir yenisi eklenen kafe ve restoranlar hem çok şık hem de sunulan lezzetler bir o kadar başarılı. Özel mangallarda masanıza kadar getirilen ve ”barbekü” olarak anılan etler ise uzun süre akıllardan çıkmayacak kadar lezzetli.

seul6

Işıklar altında tekne turu

Akşam saatlerinde ise kentte yapılabilecek en iyi şeylerden biri tekne turlarına katılmak. Han Nehri üzerinde gezinti yapan teknelerle şehrin hava kararınca ortaya çıkan ışıltılı yüzüne tanık olabilirsiniz. Nehir ve çevresinde yürüyerek veya bisikletle de turlamak mümkün. Bu turlar sırasında karşınıza çıkacak manzaralar için yanınıza fotoğraf makinenizi ve kameranızı da almayı unutmayın.

seul7

Şarkı söyle ve eğlen

Güney Kore ve başkent Seul’de köklü bir eğlence kültürü de var. Bu kültürün en önemli parçalarından birini oluşturan ve ”noraebang” olarak anılan kulüplerde arkadaşlarınızla şarkı söyleyebilir ve eğlenebilirsiniz. Bu yerler daha çok bizdeki karaoke kulüplerine benziyor. Eğer şehre tek başınıza geldiyseniz, buralarda eğlenirken kolaylıkla yeni arkadaşlar da edinebilirsiniz. Koreliler çok sıcakkanlı ve sempatik insanlar. Bu sayede kısa sürede yeni insanlarla tanışabilirsiniz.

Karadeniz Gezisi 9-12. günler: Artvin Borçka Karagöl

$
0
0

2015 Yazında kuzenlerimizle gittiğimiz uzun Karadeniz gezimizi yıl dönümünden önce bitiremeyeceğiz gibi görünüyor 🙂

Geçen seneki bu yolculuğumuza başlamamızın sebebi Bursa’da yaşayan öğretmen kuzenimin ailesiyle birlikte 3 aylık yaz tatilinde Rize’de uzun uzun kalacak olmasıydı. Onlarla birlikte güzel bir tatil geçirmek için biz de iznimizi uzatıp peşlerine düşmüştük.

Ben bu satırları yazarken kuzenim yine ailesiyle birlikte Rize yollarında.. Ben de elimi çabuk tutup Karadeniz serisini bitirsem iyi olacak. Zira daha 1 haftalık Balkan tatilimizi anlatmaya başlayacağız.

Bu yazımız gezimizin 9, 10, 11 ve 12. günlerini içeriyor ama ilk üç gün gezecek durumda değildik. Çünkü köyde cenazemiz vardı. Uzak bir akrabamız çay kesmek için geldiği memleketinde kalp krizi geçirip vefat etmişti. Bir kaç gün köyde kalıp akrabaları cenaze evine getirip götürdük. Adamcağızın ömrü bu kadarmış. Allahü Teala rahmet eylesin.

12. Gün önceden planladığımız üzere Karagöl’e gitmeye niyetlendik. Instagram’da görüp hayran olduğumuz bu güzel göl Artvin’deydi ama işin ilginç tarafı iki tane Karagöl vardı. Biri Borçka‘da diğeri Şavşat‘ta.

Rize-Borçka arası 180 km (3.5 saat) iken Rize-Şavşat arası 266 km (5 saat) idi. Dolayısıyla Borçka’ya gitmeye karar verdik.

Borçka yolu biraz tehlikeli virajlar içerse de Çoruh’un kenarından ilerlediğiniz için durup harika manzaralar yakalayabiliyorsunuz.

coruh

Bir süre sonra Çoruh’u bırakıp yemyeşil köylerin arasından yokuşlar çıkarak ilerliyorsunuz. Şimdi çektiğimiz fotoğraf ve videolara bakınca şunu söylemeden edemeyeceğim. Maalesef köylerimizde yol kenarlarındaki evlerin pek çoğu -eski karakteristik köy evleri, konaklar hariç- hiç albenili değil. Çoğu sıvasız veya yarım inşaat halinde. Zaten hepsi betonarme.. Yani 2000’li yılların Türkiye’sinin karakteristik bir ev mimarisi yok. Falan beldeden geçerken “harika evler vardı” diye kimsenin zihninde yer kazıyamıyoruz. Nadir bir kaç tane varsa da ya tarihi bir yapı oluyor ya da numune olarak gerçekten zevkli birine denk gelmiş oluyorsunuz. Mutlaka ekonomik durum da bunda etkili ama eski güzel evlerimiz zamanında herkes zengin değildi, dolayısıyla tek sorun ekonomi değil.

Uzun bir yolculuktan sonra Karagöl Tabiat Parkı tabelasından içeri doğru girip asfalt yoldan çıktık. Ormanın içerisinde tamamen arnavut kaldırımı tarzında hazırlanmış uzun bir parkurdan ilerledik. Etrafımız ağaçlarla çevrili olduğu için bu minik küp küp taşlardan oluşmuş yol çok hoşumuza gitti. Bu yolun hatırası olarak yöresel bir türkünün “taş yesem yaylalarda, ne lazım bana börek” sözleri aklımızda kaldı.

Karagöl’e vardığımızda epey kalabalık olduğunu gördük. Araç park yeri biraz uzaktaydı. Ordan göle yürüyerek ilerledik. Fotoğraflardan kat kat güzel kocaman bir göl ormanın içerisinde karşımızda duruyordu. Yolun bittiği yerde büyük bir toprak meydan ve kenarında tesis vardı. Göl kenarları piknik masalarıyla doluydu ve epey ziyaretçi vardı.

karagöl karagöl  karagöl  karagöl karagöl karagöl karagöl   karagöl   karagöl karagöl karagöl

karagöl

karagöl

Uzun bir yoldan geldiğimiz için hemen bir masa bulmaya çalıştık. Önce karnımızı doyurup sonra gölün keyfini çıkaracaktık. Şansımıza boş bir masa bulduk ve hemen kurulduk. Yanımızda getirdiğimiz yiyecekleri hazırlarken semaver sipariş ettik.

karagöl

Yöresel tesisler maalesef düzenli olmuyor. Bir semaver alabilmek için tesisin içinde uzun bir nöbet tutup çalışanlarla sürekli göz teması kurmam gerekti.

Pikniğimizi yapıp enerjimizi topladıktan sonra sıra gölün etrafında dolaşmaya geldi. Gölün içinde dolaşmak için kayıklar da mevcut fakat biz yürüyüşü tercih ettik.

Yanımızda minik bir misafirimiz olduğu için onun keyfi mucibince o ve anne-babası yani bizim öğretmen kuzen ve ailesi yürüyüşe önce başladı. Biz kalanlar da daha sonra aksi istikamette yürüyüşe başladık. En azından ortada bir yerde buluşuruz diye düşündük. Tabi gölün etrafı çok geniş olduğu için tekrar buluşmamız bir kaç saat sürdü.

karagöl

karagöl

Karagöl’ün manzarası gerçekten görülmesi gereken bir güzellik. Etrafında dağlarla çevrili bu göl bölgede bulunan Klaskur Yaylası yakınlarındaki bir tepenin 1800’lü yıllarda çöküp derenin ağzını kapatması sonucu oluşmuş.

Karagöl orman bakımından olduğu kadar bölgesel bitki örtüsü (flora) bakımından da çok zengin bir çevreye sahip. Yürüyüş alanının bir kısmında insan boyuna yakın büyüklükte eğrelti otu topluluğu vardı. Ayrıca adını bilmediğimiz devasa yapraklı otlar da mevcuttu. İçlerine girince çok rahat gözden kaybolabileceğiniz büyüklükteki bu otlar filmlerdeki el değmemiş Amazon ormanlarını andırıyordu.

Gölde sürüler halinde balıklar mevcut. İskeleden ya da gölün kıyısından çok rahat bir şekilde balıkları görmek mümkün.

Yürüyüş parkurunda gölü besleyen derenin kaynağından yukarıya doğru da çıkılabiliyor. Bu derenin suyu göle yakın yerlerde geniş bir alana yayılıp sakin sakin akarken dik ve dar kısımlarda şarıl şarıl kayalardan aşağıya iniyor. Fotoğraf çekmek ve oturup saatler geçirmek için harika noktalar.

Karagöl kenarında yürürken bol bol yusufçuk gördük. Ebatları da oldukça büyüktü. Madem bu kadar yakınımızdalar, fotoğraflarını çekelim dedik. Uzun uzun bekleyişlerden sonra pek doğru düzgün olmasa da bir kaç tane fotoğraf çekebildik. Parmak büyüklüğündeki yusufçuklar deklanşör başında beklemeye değerdi.

yusufcuk

karagöl

karagöl

Karagöl Karadeniz’e gidenlerin mutlaka görmesi gereken bir yer. Şimdiye kadar hep Trabzon Uzungöl’ü biliyorduk. Uzungöl ulaşım bakımından daha kolay belki ama Karagöl gibi bir tabiat parkı içerisinde olmadığı için maalesef eski güzelliğini koruyamıyor. Uzungöl’e gidince oradaki güzellik doyurucu gelmediği için mutlaka çevresindeki tepelere çıkmak manzaraya en yukarıdan bakmak ihtiyacı doyuyor.

Biz şimdi gidemediğimiz diğer Karagöl’ü merak ediyoruz. Bakalım orayı görmek nasip olacak mı 🙂

Karadeniz Gezisi 13-16. günler: Rize Kıbledağı Camii, Erzurum Ziyareti ve Dönüş

$
0
0

Neredeyse bir yıldır yaza yaza bitiremediğimiz Karadeniz gezimizin son bölümüne geldik.

Normalde bir haftalık yıllık izin kullanan kişiler olarak iki haftalık bu uzun tatil aslında çok yorucu oldu. Kağıt üzerinde şuraya şuraya gidilecek diye not aldığımız günlerin arasına hiç boşluk koymamıştık fakat gerçekte iki gün üstüste bir yere gitmek hele de uzun bir araba yolculuğu ve sonrasında yine uzun yürüyüşler varsa çok yorucu oluyormuş, bunu anladık. Bundan sonraki planlarımızda mutlaka istirahatleri araya serpiştirmek icab edecek.

Kıbledağı Camii IMG_4521

Gezimizin son günlerinde yeni açılan “Kıbledağı Camii” görmeye gittik. Burası Güneysu ilçesinde 1800 m rakımlı, bölgeye oldukça hakim bir tepenin üzerinde yer alan şirin bir cami. Aslında burada yıllardır bir camii vardı fakat eski ve yetersizdi. Burası çevresiyle birlikte yeniden düzenlenerek hizmete açıldı. Fakat arazi yetersiz olduğundan mesela bizim gittiğimiz zamanda park yeri sorunu vardı. Aracı uzağa park edip dik yokuştan yürümek zorunda kaldık. Evet buranın yolu oldukça dik. Son bir kaç kilometrede araçlar nefes almakta zorlandıklarından mıdır bilemiyoruz epey güçten düştüler. Gerçi kalabalık bir şekilde gitmiştik. Fakat bütün arabalar yol dikleştikçe ve yükseğe çıkıldıkça çaptan düşmeye başladılar.

Kıbledağı Rize’nin büyük bir kısmını görebiliyor fakat talihinize hava bulutlu değilse ancak bu manzarayı yakalayabiliyorsunuz. Oraya kadar çıkmışken buluttan başka bir şey göremeyince şaşırıp üzülmemeniz gerekiyor. Biz ucundan kenarından manzarayı yakaladık diyebiliriz. Gözümüzün önünde saniyeler içerisinde etrafı bulut kapladı. Hatta bir dahakine şöyle bir plan geliştirdik. Kıbledağı şehir merkezinden görünmezken bizim 25 km uzaktaki köyümüzden görünüyor. Kıbledağı’na çıkmak istediğimizde köyden birini arayıp havanın durumunu öğrenip ona göre çıkacağız :)))

Erzurum Ziyareti (700 km)

IMG_5erzurum115

Gezimizin sondan ikinci gününde Erzurum‘un hemen yakınlarında küçük bir arazi alıp arıcılık yapan büyük dayımızı ziyaret etmeyi planlıyorduk. Duyduğumuz kadarıyla burada bir baraka-ev yaptırmıştı. Tatile beraber çıktığımız kuzenimiz ailesi ile hanımköye (Giresun) geçtiğinden tek araba olarak yola çıktık. 250 km’lik uzun bir yol bizi bekliyordu.

Erzurum’a Rize’nin İkizdere ilçesi üzerinden Ovit Yaylası‘nı geçerek gittik. Buralar yıllar öncesine göre oldukça güzelleşmiş, dağ başları otoban kalitesinde yollarla kaplanmıştı. Gerçi yolun tamamı bitmemişti. 10 km’lik Ovit tüneli tamamlandığında bu dağ başlarından gitmek icab etmeyecek belki ama bu manzaralar da kolay kolay vazgeçilir gibi değil.

Ovit geçidinde durup mola verdiğimiz bölgeye çok yakın bir yerde meğer irili ufaklı krater gölleri varmış. Biz sonradan öğrendiğimiz için bunlara gidemedik.

erzurum

erzurum

Rize ile Erzurum iklim ve bitki örtüsü bakımından gerçekten çok farklı. İkizderede çamları  dereleri seyrede seyredere giderken birden etraf değişiyor. Kupkuru çorak tepelerin arasından ince suların kenarında uzun kavak ağaçlarından başka bir şey bulamıyorsunuz.

IMG_3266erzurum

İspir üzerinden 4-5 saatlik bir yoluluk sonrasında dayımızın barakasına vardık. Burada bir kaç saat geçirip Erzurum’u dolaşıp dönmeyi planlıyorduk ama yolculuk çok yorucu olduğundan ve dayımız bizi bırakmadığından geceyi orda geçirmeye karar verdik.

Baraka gerçekten iyi hazırlanmıştı. İçi çok genişti. İki büyük odası, salonu, salona bitişik mutfağı ve dışarıda tuvaleti vardı. Arı kovanları da hemen bahçede idi. Maşallah uslu hayvancıklar, hiç rahatsızlık vermediler.

IMG_3erzurum245

Vardığımızda daha erken olduğu için dayımız bizi şehir turuna çıkardı.

erzurum

erzurum

erzurum

erzurum

erzurum

erzurum

erzurum

Öncelikle Abdurrahman Gazi türbesini ziyaret ettik. Sonra çarşıda kısa bir tura çıktık. Çifte minareli medrese biz gittiğimizde restorasyondaydı. O yüzden içine giremedik 🙁 Kısa bir şehir turunun ardından oltu taşı satan bir çarşıya geldik. Genellikle tesbih ve kolye yapılan bu taş oldukça pahalıya satılıyordu.

erzurum erzurum

Erzurum bir kaç kilometre uzakda gündüz belli belirsiz seçilirken gecenin karanlığında içi altın dolu bir hazine gibi şırıl şırıl parlıyordu. Etrafta Erzurum’dan başka ışık kaynağı olmadığından barakada gökyüzü harika görünüyordu. Aynı gökyüzünü İstanbul’da bulmak çok zor.

erzurum

Sabah kalktığımızda leylekler çoktan tarlaya inmişti 🙂 Biz de güzel bir kahvaltının ardından Rize’ye dönüş için yola çıktık.. Kahvaltımızın olmazsa olmazı tabii ki tazecik “bal” dı 🙂

erzurum

 

Dönüşü aynı yoldan yapmamak, daha başka yerler de görebilmek için Bayburt ve Gümüşhane üzerinden Maçka’ya ordan da Trabzon’a gitmeyi tercih ettik.

Gümüşhane/Maçka arasındaki Zigana tünelinden geçerken bir şehir efsanesinin gerçekliğine tanık olduk. Tünelin bir ucu günlük güneşlikken diğer ucunda yağmur yağıyordu 🙂

zigana

640 km’lik bir yolculuk yapıp Rize’ye döndükten sonra ertesi gün 1200 km’lik İstanbul dönüşü bizi bekliyordu:) Maalesef tatilin bu son demlerinde çok yorulduk. Bilhassa son günlere bu kadar uzun bir yolculuğu planlamamak gerekiyordu. Bunu düşünemedik. Ama çok şükür yorgun da olsak sağ salim, kazasız belasız bir şekilde evimize vardık. Dönüşte Giresun Görele’de  @visnap‘a ve Kastamonu’daki arkadaşlarımıza uğramayı ihmal etmedik.

Böylece uzun bir süredir yazmaya çalıştığımız Karadeniz turumuzu bitirmiş olduk. Gezerken ayrı, yazarken ayrı yorulduk :))

Eğer daha önce gitmediyseniz Karadeniz’i mutlaka gezin. Memleketimizin her köşesi çok güzel..

Kış Soğuklarına Kaplıca Keyfi Yakışır

$
0
0

Yazın her tatil fırsatında sahillere koştuk, denizin, güneşin tadını doya doya çıkarttık. Yazı geride bıraktığımız şu günlerde ise havalar giderek soğumaya ve kış kendisini hissettirmeye başladı. Şalların, battaniyelerin, sıcacık çorbaların, kestanenin, salebin mevsimi geldi. Bedenimizi ve içimizi ısıtacak ne varsa şimdi bize cazip geliyor. Kışın bu soğuk günlerinde tatil deyince aklımıza en başta içimizi ısıtan termal oteller, kaplıcalar geliyor hiç kuşkusuz. Yeraltı kaynakları bakımından oldukça zengin olan ülkemiz, dünyada 7. Avrupa’da ise 1. sırada yer alıyor. Adeta bir kaplıca cenneti. Üstelik günümüzde termal otel seçenekleri o kadar arttı ki, her tercihe, her bütçeye göre seçenek mümkün.

hotel-1

Resort kaplıcalardan, tatil köyü kaplıcalarından tutun da süper lüks, orta sınıf otellere, apartlara ya da muhafazakâr otellere kadar yayılan çok geniş bir yelpazeye sahip olan bu tatil türü, hem sağlığına kavuşmak isteyenlerin, hem de ruhunu ve bedenini dinlendirip zindeleştirmek isteyenlerin tercihi oluyor. Hatta kış aylarında evlenen çiftler için bile mükemmel bir balayı tatiline dönüşebiliyor. Ülkemizin oksijenli, güneşli iklimi ve doğal ortamıyla da birleşen kaplıcalarımız sağlık ve zindelik arayan yabancı turistleri de kendisine çekiyor. Termal otellerde açık-kapalı sıcak su havuzları, kaplıcalar, spa merkezleri, çamur banyoları, buhar banyoları, sauna, jakuzi, masaj gibi sağlık hizmetlerinin yanı sıra restoran, kafe, bar, spor faaliyetleri ve animasyonlar ile de konukların hoşça vakit geçirmesi sağlanıyor.

 hotel-3 hotel-2

Gücünü kimsenin inkâr etmediği, hatta günümüzde “alternatif tıp” olarak adlandırılan doğal tedavi yöntemleri tıp dünyasının vazgeçilmezleri arasına oturmuşken şifalı sular, kaplıcalar da bu yöntemlerin arasında önemli bir yer tutuyor. Afyon, Ankara, Bursa, Denizli, Balıkesir, Yalova, Çanakkale başta olmak üzere ülkemizin çoğu yerinde bulunan kaplıcalar, farklı farklı hastalıkları tedavi eden şifalı sulara sahip. Cilt, solunum, kalp-damar, romatizma, kadın ve çocuk hastalıkları, kas, kemik, sindirim, sinir sistemi, ürolojik hastalıklar, böbrek, karaciğer, kilo problemi ve daha birçok hastalığın tedavisinde etkili oluyor.

Jollytur’un sitesinden de bu termal otellerin hizmetleri ile ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşılabiliyor. Dahası, Jollytur’da kaplıca otellerine ayrılan özel bir bölüm bulunuyor.

Kış Soğuklarına Kaplıca Keyfi Yakışır yazısı ilk önce Gezentigiller üzerinde ortaya çıktı.


Balkan turumuzun ilk durağı Belgrad

$
0
0

Bu yılın başında eşimi sahte bir Periscope yarışması ile kandırarak evliliğimizin 10. yıl dönümünde Balkan turu yapacağımızı söylemiştim. Çok şükür Mayıs’ın son haftası bu 8 günlük tatilimizi yaptık. 10. Evlilik yıldönümümüzde Ohrid’deydik. Şimdi daha önceki Karadeniz yazı dizisi kadar uzun tutmamakla beraber fırsat buldukça bu gezimizdeki yaşadıklarımı, ziyaret ettiğimiz yerleri sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Mayıs ayındaki geziyi ancak şimdi yazabiliyoruz; çünkü bu geçen zamanda gezentigillerin yeni bir yere yerleşme telaşı vardı. Bu telaş içerisinde önce arabamızı, sevgili Jarvis’imizi sattık. 4 Ay onsuz geçen günlerde gezemediğimiz gibi o moralle yazı da yazamadık. Başka projelere odaklandık. Sonra evimizi de satıp başka bir mahalleye taşındık. Şimdi çok şükür arabamıza da kavuştuk. Artık yazmamak için hiç bir neden yok.

Henüz planlama aşamasındayken bazı arkadaşlarımın yaptığı gibi önce uçakla bir şehre gidip oradan araba kiralayıp kendi başımıza bir kaç şehri gezer döneriz diye düşünmüştüm. Tanıdığım bütün Balkan kökenli veya bizzat oralı olan arkadaşlarımdan yardım alarak muhtemel bir rota çizmeye çalıştım ama sonrasında yol iz bilmeyen ve Batum‘u saymazsak hiç yurt dışına çıkmamış birileri olarak bu rota bana güvenli gelmedi. Bunda Taken bilmem kaç filmindeki Arnavut çetelerinin etkisi yok değil. Dolayısı ile tur şirketi ile gitmeye karar verdim. Bu aşamalarda eşime sürpriz hazırladığım için onun haberi yoktu tabi.

Webde kısa bir araştırma yapıp evlilik yıl dönümümüzü de içerecek şekilde bir haftalık bir tur buldum. Vizesiz olması önemliydi çünkü vizeyle uğraşmak istemiyordum. Pasaportlarımız hazırdı. Uçağa binip gitme kolaylığında olması başlangıç için bize yeterdi.

belgrad-1

Bir tatil sitesinden güya erken alma imkanlarından yararlanıp rezervasyonu yaptım. Şimdi dönüp bakıyorum pek öyle avantajlı bir fiyata aldığım söylenemez. Tur firmasının kendisinden almak daha makul sanırım. Diğer türlü son dakikaya kadar hangi turla gideceğiniz belli olmuyor. En azından benim alışveriş yaptığım firma 24 saat kala bilgileri gönderdi. Çok da detay vermedi.

Belgrad’a inmek üzereyken gözlerimizin önüne serilen geniş, yemyeşil, düzgün araziler çok hoşumuza gitti. Ağaçlarla kaplı kasabalar öbek öbek görünüyordu. Arazilerin hemen hepsi tarlaydı.

Havalimanında turdaki diğer insanlarla buluşup kalabalık bir ekip şeklinde yola çıkacağımızı düşünmüştük. Öyle olmadı. Turdaki diğer insanları ancak Belgrad’da Nikola Tesla havaalanına indikten sonra görevli ve uyuz polisin pasaportlarımızı toplayıp ukala bir şekilde bizi peşinden sürüklemesi sonrasında tanıyabildik. Polis kafasına göre pasaportları toplayıp küçük bir standa kadar bizi peşinden sürükledi. Kalabalığın içerisinde bazıları “yok ya! bir daha gelmem, bu ne!” demeye başlamıştı bile. Daha dakika bir gol bir!

Lafı uzatmayayım; hepimiz aynı turda olduğumuzu, bir haftalık bir tur olduğunu, otellerimizin vs ayarlanmış olduğunu çat pat ifade edip bizi inişte beklemesi gereken tur rehberine güzel sözler sarf ederek polisten kurtulduk. Meğer rehber bizi havaalanının içerisinde bekliyormuş. İndiğimiz yere haklı olarak girememiş.

Tur rehberimizle ve otobüs şoförümüzle tanışıp bavulları yerleştirdik. Hemen şehir turuna başladık. Normalde otele gidip eşyaları yerleştirmemiz gerekiyordu ancak bizden önceki tur henüz otelden ayrılmadığı için önce şehir turu yapmamız icab etti.

Şehirde otobüsle dolaşmaya başlarken bir yandan rehberimiz etrafımızdaki binalardan bahsediyordu. Aklımızda kalanlar 1999’da Nato tarafından bombalanan ve kimisi olduğu gibi bırakılan binalar oldu. O yıllarda Kosova’yu işgal eden Sırbistan Nato’nun direktiflerine karşı çıkınca 78 gün boyunca bombalanmış.

İlk durağımız Kalemegdan

belgrad-9

Kalemegdan

Kalemegdan yani Türkçe “kale” ve “meydan” kelimelerinin birleşmesiyle oluşan bu isim Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği noktadaki Belgrad Kalesi’nin içerisindeki alana deniyor. Belgrad Kalesi bizim Beyoğlu’na benzer, trafiğe kapalı, turistik bir caddeye (Knez Mihailova) çok yakındı. Rehberimiz ilk dakikadan itibaren peşinden atlı koştururcasına bütün ekibi sürükleyerek kalenin İstanbul Kapısı‘ndan itibaren bir yandan anlatmaya bir yandan da etrafı gezdirmeye başladı.

belgrad-4

belgrad-2

belgrad-5

belgrad-6

Kalemegdan içerisinde Osmanlı padişahlarından III. Ahmed‘in silahdarı olan Damat Ali Paşa Türbesi bulunuyor. Türbe savaş yıllarında biraz problem yaşasa da yine de sağlam duruyor. Ayrıca Sokollu Mehmet Paşa‘nın yaptırdığı eserlerden Sokoloviç Çeşmesi de geçirdiği restorasyonlarla ayakta duran nadir yapılardan bir diğeri. Kalenin saat kulesinin bulunduğu İstanbul Kapı, Zindan Kapı gibi farklı isimlerle alınan girişleri var.

belgrad-16

Sokoloviç Çeşmesi

belgrad-10

Tuna ve Sava Nehrinin Birleştiği Yer

belgrad-11 belgrad-12

Kalenin Tuna ve Sava nehirlerine bakan kısmındaki manzara görülmeye değer. Nehirden uzun turistik gemiler süzülüyordu, bir daha ziyaret imkanı olursa mutlaka değerlendirmek gerek. Şehrin kalenin karşı tarafında kalan kısmı Yeni Belgrad olarak geçiyor. Bir zamanlar 300-400 sene boyunca buraların Türk yurdu olduğunu düşünmek ve şimdi Avrupa Birliği kapılarında 3-5 değil 50 yıl bekletilen bir ülke muamelesi görmek.. İnsana ne kadar acı veriyor değil mi.

belgrad-7

Hızlı Kalemegdan gezimizden sonra 3 saatlik bir serbest vaktimiz oldu. Biz de bu bol vakti değerlendirmek için önce yukarıda bahsettiğimiz turistik caddede dinlenip sonra kaleyi bu kez sindire sindire kendi başımıza gezmeye karar verdik.

belgrad-8

Caddede heykel misali kendini boyayıp hareketsiz duran, etrafındaki insanlardan para toplamak için ara sıra hareket eden garip insanlar vardı. Şehrin trafiğe açık caddelerinde çok eskimiş kırmızı, yeşil tramvaylar dolaşıyordu. Ayrıca tepesinden elektriğe bağlı otobüsler de vardı. Tabelalar genelde kiril alfabesi ile yazıldığından pek bir şey anlamadık.

belgrad-17

belgrad-18

belgrad-13

belgrad-14

Bayraklı Camii

Vaktiyle 300 küsür camii bulunan şehirde tek ayakta kalmış olan Bayraklı Camii bulup ziyaret ettik. Meydana oldukça yakındı. Burada öğrendik ki Balkanlardaki bütün camiiler maalesef ülkemizdeki gibi gün boyu açık kalamıyor. Sadece namaz vakitlerine yakın açılıyor ve namazdan bir süre sonra tekrar kapanıyor. Sebebi tabi ki güvenlik. Camii bahçesinde tanıdık simalar, müslüman çehreler görmek içimize buruk bir sevinç bıraktı.

belgrad-15

Gece Tuna Nehri

Serbest zamanımız bitince akşam olmak üzereydi. Toplaşıp otele yol aldık. Otelimiz Tuna Nehri‘nin Sava‘yla birleştiği noktaya çok yakındı. Akşam yemeğini (tavuk, patates, salata, tatlı) otelde yiyip nehir kenarında yürüyüş yaptık. Oldukça kalabalık bir yürüyüş alanıydı. Onlarca kuğu nehrin üzerinde dinleniyordu. Su alabileceğimiz temiz bir yer ararken sokakların içerisindeki küçük bir büfeye rastladık. Sahibi müslüman bir amcaydı. Bizi görünce çok sevindi. İstanbul’dan ve Mekke’ye hacca gittiğinden bahsetti.

Yürüyüşten sonra çatı katındaki şirin odamıza dönüp dinlendik. Ertesi gün çok erken kalkmamız gerekiyordu.

Bir sonraki gün rotamız: Saraybosna olacaktı.

Not: Belgrad’ta çektiğimiz diğer fotoğraflar için facebook albümümüze bakabilirsiniz.

Gezentigiller’i Takip Edin:

Instagram | Facebook | Twitter

Balkan turumuzun ilk durağı Belgrad yazısı ilk önce Gezentigiller üzerinde ortaya çıktı.

Haftasonu Gezimiz: Bahçeşehir Gölet ve Flamingo Köy

$
0
0

Hafta sonu havayı güneşli görüp biraz dışarı çıkalım istedik. Cumartesi günü yakınımızda olan Bahçeşehir Gölet’e gidip biraz hava aldık. Ardından Pazar günü kendimizi tutamadık ve Çatalca’da bulduk. Çünkü Gezentigiller olmak bunu gerektirir 😀

Bahçeşehir Gölet

golet-1 golet-2 golet-3 golet-4 golet-5   golet-8 golet-9 golet-10

Yıllar yıllar önce (10 sene kadar) bizim maceramız Bahçeşehirde başlamıştı. Gezentigil Hasan’ın işi ve ilk evimiz oradaydı. Sonra yıllar bizi savurdu, biz şehrin içinde yaşamaya karar verdik.. Daha sonra bunun da iyi bir karar olmadığını anladık. Sakinliğe geri dönmek istedik. Ve yine buradayız 🙂

Tabii Bahçeşehir bu zamanda bir hayli değişmiş, binalar çoğalmış.. Ama gölet aynı güzelliği ile yerinde duruyor.

Gölet içinde restoranlar var ama hava güzelse çimlere de yayılabilirsiniz. Gerçi bizim gölette piknik konusunda daha önce dilimiz epeyce yanmıştı ama.. Artık değişmiştir diye umut ediyoruz.

Hava soğuk olduğundan dolayı biraz yürüdük ve dinlenmek için bir banka oturmuştuk ki orada oturup güneşlenen bu sevimli kedicik geldi bize sokuldu. Biz onu rahatsız etmemek için yanına bile yaklaşmadık ama çok üşümüş olmalı ki kendi geldi ve uzun bir süre kucağımızdan inmedi. Uyudu, mırıldadı.. Bizim de canımız onu orada bırakıp eve dönmek istemedi.. Ama maalesef onu bırakıp arkadan el sallamak zorunda kaldık. O hala bankta oturuyordu 🙂

golet-7

golet-6

golet

Çatalca’da güzel bir yer: Flamingo Köy

Açıkçası biz yola Cesur ve Güzel dizisindeki Korludağ kasabasını bulmak için çıkmıştık 🙂 Dizideki görüntüler ve manzaranın güzelliği bizi mest etti. Bazı bölümlerinin de Çatalca’da çekildiğini duymuştuk. Neresi olduğuna bakalım derken o güzel çiftliğin Polanezköyde olduğunu öğrendik..

 

flamingokoy-6

flamingokoy-1 flamingokoy-2 flamingokoy-3 flamingokoy-4 flamingokoy-5

golet-11

Biz de madem Çatalca’ya geldik, biraz dolaşalım istedik. Etrafta ne var ne yok araştırırken Flamingo Köy ismi dikkatimizi çekti. İnternetten baktığımızda içinde flamingolar olduğunu gördük. Durur muyuz? Hemen rotamızı oraya çevirdik.

Bulmak hiç zor olmadı, Çatalca merkezden biraz daha ileri gidip Gökçeali köyüne geliyorsunuz. Köprüyü geçtikten sonra soldaki ilk yola girerek cevizlik sokak boyunca 250 mt gidiyorsunuz. Yolunuzun üstünde oluyor zaten. Tabelalarda yol gösteriyor.. Biz yine de haritayı buraya ekleyelim:

Flamingo Köy’de Neler Var?

Biz Aralık ayında gittiğimiz için oldukça soğuktu. Girişte sanki bir eve gidiyormuşsunuz hissiyatı oluşuyor. Gerçekten girişte güzel bir ev ve havuzu sizi karşılıyor. Güzel bahçede biraz daha yürüdüğünüzde karşınıza kocaman bir mangal çıkıyor. Tam onun kokusunu içinize çekerken Flamingoları görüyorsunuz 🙂 Biz ufak çaplı bir şaşkınlıktan sonra flamingoları fotoğraflamaya koyulduk. Çünkü ikimizde hayatımızda ilk defa canlı canlı flamingo görüyorduk.

Sadece flamingo değil, küçük gölette ördekler de yüzüyordu. Hatta uçarak pike yaptıkları bile oluyor.

Onların dışında kahvaltı ve mangal servisleri de var. Etleri yine içindeki kasaptan siz seçiyorsunuz. Onlar pişirip servis ediyorlar. İçeride sıcacık sobanın üstünde ekmek de kızartıyorlar.

Sanırım daha çok yazlık olarak düşünülmüş bir mekan. Çünkü kapalı alanı biraz dardı. Ama bahçede bir çok masa vardı.

Tesisin arkasından geçen Karasu deresinde balık tutup üzerinde deniz bisikletine binebiliyorsunuz. Tabii hava soğuk olduğu için bunları biz yapmadık.

Fiyatlar:

Et kilo: 130 tl
Köfte kilo : 90 tl
Tavuk kilo: 70 tl
Kahvaltı: 50 tl

İsterseniz onlar pişirip size getiriyor, dilerseniz de mangal başında kendiniz pişiriyorsunuz. Çayı ikram ediyorlar sağolsunlar hem de termosla önünüze getiriyorlar.

Daha önce gittiğimiz Antik Köy’de de fiyatlar bu civardaydı. Tamam mekanlar güzel, ama fiyatlar çok pahalı. Neden insanlara sanki orayı kiralıyormuşcasına fiyatlar sunuyorsunuz? Etin ve tavuğun fiyatları zaten belli. Hizmet için alınan fiyatlar çok pahalı. Buradan yetkililere seslenmek istiyoruz..

Biz yemeğimizi yiyip çayımızı içtikten sonra, inşallah bir dahaki sefere İlkbahar’da yine gelelim diyerek oradan ayrıldık..

Böylece güzel bir haftasonunu daha geride bırakmış olduk..

Haftasonu Gezimiz: Bahçeşehir Gölet ve Flamingo Köy yazısı ilk önce Gezentigiller üzerinde ortaya çıktı.

Online Bilet Almanın En Kolay Yolu

$
0
0

Seyahat hemen hemen herkes için en büyük tutkulardan biri. Özellikle de konu otobüs ile seyahat  olduğunda keyif çok daha başka bir hal alıyor. İster iş için ister keyif için olsun hiç fark etmez, varış noktanıza giderken birden fazla yer görmek sizin için de muhteşem bir his değil mi?

Ben 10 saatlik yolu 1 saatte gitmekten keyif alanlardan değilim. Gece de olsa gözümü yoldan ayırmam. Geçtiğim her km’de farklı bir his alır götürür beni. İşte tam da bu sebeple tek tercih ettiğim seyahat türü olan otobüs yolculuklarımda biletlerimi Online Bilet ile alıyorum. 120’den fazla otobüs firmasının sayfalarına sadece tek bir tık ile ulaşabildiğim Online Bilet sayfaları en güvenilir ve kaliteli firmaların biletlerini oldukça uygun fiyatlarla satışa sunan oldukça kullanışlı bir site. Benim gibi seyahat etmeyi çok sevenlerdenseniz eminim ki siz de sık kullanılanlar bölümünde bu muhteşem site için ilk sırada yer açacaksınız.

Türkiye’nin hemen hemen her yerine kolay ve hızlı bir şekilde bilet almanızı sağlayan Online Bilet sayfası, %100 güvenilir alışverişi ile de sizi her açıdan rahatlatacak. Her firmanın sayfasına teker teker girerek otobüs fiyat ve saatlerini incelemek eğer sizin içinde bir zaman kaybı ise Online Bilet ile bu zamanınızı çok daha keyifli bir şeye harcama imkanı bulabilirsiniz.

Türkiye’nin birçok il ve ilçesine kolayca bilet alabilmenizi sağlayan Online Bilet ile yapmanız gereken ilk şey yolculuk tarihinizden emin olmanız olacak. Sonrasında ise Online Biletin güvenilir alışveriş imkanından yararlanabilir, gideceğiniz noktayı seçerek uygun fiyatlarla bilet almanın mutluluğunu yolculuğunuza yansıtabilirsiniz. Ayrıca Online Bilet sayfalarında mevcut olan blog yazılarına da mutlaka bir göz atmanızı tavsiye ederiz. Böylelikle belki gidilecek yeni rotalar oluşturabilir geçeceğiniz rotalar üzerindeki yapılabilecek şeyleri ya da gezip görülmesi gereken yerleri bu blog aracılığı ile keşfedebilirsiniz. Online Bilet ile hem zamandan hem de fiyattan tasarruf ederek elinizde kalacak olan paralarınızı gezerken rahatlıkla harcayabilirsiniz. O halde hemen şimdi takviminizi açın ve ilk boş zamanınınız için kendinize bir otobüs bileti hediye edin. İyi yolculuklar.

Online Bilet Almanın En Kolay Yolu yazısı ilk önce Gezentigiller üzerinde ortaya çıktı.

Çamura Battık!

$
0
0

Geçtiğimiz Cumartesi günü kar yağdığını görüp sevinen biz Gezentigiller, güzel fotoğraflar çekmek umuduyla Bahçeşehir gölete gitmeye karar verdik. Evden çıkarken lapa lapa yağan kar malesef Gölet’te pek tutmamıştı.

Biz de, biraz turlayıp eve döneriz diye düşünüp Kelebekler Vadisi’ne doğru yola koyulduk.. Kelebekler Vadisi Bahçeşehir’in üst kısımlarında yer alan bir bölgeymiş biz de yeni keşfettik..

Biraz daha ilerlediğimizde karlar arttı biz de sevindik güzel fotoğraflar çekebileceğiz diye. Hatta yanımıza küçük bir termos sıcak su ve çay almıştık. Burası tam yeri diye düşündük. Arabanın kaloriferi son hızla çalışırken biz de kar manzarası eşliğinde çay içiyorduk.

img_2209

img_0744

Sonra ben (Şahika) fotoğraf çekmek için dışarı çıktım. Güzel fotoğraflar çekiyordum ki eşim (Hasan) arabamızı da karlarla birlikte çek dedi. Ben de onu çekmeye başladım. Son hatırladığım:

“- Dur şu yola gireyim daha güzel orası” dediğiydi 🙂

img_0748

 

img_0750

(İşte bu fotoğrafta arkada görünen araç çamura batmamızı sağlamıştı..)

Sonra arkadan bir araba geldi ve biz ileri gitmek zorunda kaldık. Ne olduysa o zaman oldu. Arabamız yoldan çıkmış, çamura oturmuştu.

Bir kaç kez ileri, geri gitme denemesi yaptık ama nafile.. Ön tekerlekler çamura batmıştı, habire boşa dönüyordu.. Direksiyona ben geçtim, eşim de lastiğin altını taş doldurmaya çalışıyordu. Ama malesef tekerlekler iyice çamura batmıştı..

(O arada fotoğraf çekemedik tabii..)

Bu arada hava kararmaya başlıyordu, kar da hızlanmıştı. Yol yardımı aramıştık ama hala gelmemişti.. Umudumuz tükenmemişti ama üzülmüştük..

O sırada yoldan geçen bir kamyonete işaret ettik. O da durdu sağolsun.. İçinde bir baba ve iki oğlu vardı. Bir kaç kez itmeyi denediler ama olmadı. Tekerlekler çamura saplanmıştı. Kürek var mı derken, büyük oğlu arabayı aldı ve şantiyeden kürek ve halat almaya gitti..

Kürek geldiğinde tekerleklerin etrafındaki çamuru güzelce kazıdılar.. Bir kaç ileri geri hareketinden sonra arabamız battığı çamurdan kurtulmuştu..

Bizi almaya gelen yol yardımı arayıp gerek kalmadığını söyledik..

Bize yardım edenler kimdi, neydi bilmiyoruz ama Hızır aleyhisselam olduğunu düşünüyoruz 🙂 Onun gibi yetiştiler.. Sağolsunlar..

img_7711

img_7712

img_7713

Bu macera da senenin ilk macerası oldu diyebiliriz 😉

Çamura Battık! yazısı ilk önce Gezentigiller üzerinde ortaya çıktı.

Bahçeşehir Gölet Kışın Bir Başka Güzel

$
0
0

Bugün dahil son bir kaç gündür devam eden kar İstanbul’u hatta bütün Türkiye’yi etkisi altına aldı. Geçtiğimiz Cuma akşamı biz de bu kardan nasibimizi aldık. Maalesef bir önceki yazıda çamura battığımız gibi bu kez de trafikte kaldık. Üstelik tam 10 saat.. Akşam 19:00’da Davutpaşa’daki işyerimden çıkıp sabah 05:00’de Ispartakule’de evime varabildim. Ha bugün ha yarın alırız dediğim için henüz aracımızda kış lastikleri yoktu. Ancak çok şükür 25 km’lik yol boyunca araba hiç kaymadı, patinaj da yapmadı. Sağımda solumda patinaj yapanlar, üzerime doğru kayanlar oldukça salavat getirip hiç gaza basmadan usul usul devam ettim. Bir ara rampanın birinde önümdeki koca kamyon geri geri kaymaya başlayınca epey korktum. Çok şükür Ispartakule gişelere kadar 2 bayır, 3 de rampa çıktım. Gişelerden sonra Bizimevler’e giden yol epey rampa olduğundan -bir de üzerinde 10 saatlik kar yağışı olduğundan- o son rampayı çıkamadım. Aracı kenara çekip eve yürüdüm. Zaten 500 m filan kalmıştı.

O gece kütük gibi uyuyup ertesi gün arabayı  kontrol ettim. Diğerleri ile beraber yolun kenarında kuzu kuzu duruyordu.  Cep telefonum soğukta çalışmadığından fotoğrafını çekemedim. Rampanın sağında yine Bizimevler’e giden bir tünel ve daha dik bir rampa vardı. Oraya girenler hepten kalmıştı. Dün dahi arabalar orada duruyordu. Yolun içerisinde dahi arabalar kaldığından kar küreme araçları girememişti.

Dün hava çok güneşli idi. Arabamızı belki çıkarabiliriz deyip eşimle birlikte gittik. Küreğimiz olsaydı işimiz çok kolaydı ama henüz küreğimiz de yoktu. Kar eldivenleriyle arabanın arkasındaki karı 3-4 kere dinlenerek ellerimle yan tarafa attım. Buzları temizledim. Sonra çok şükür geri geri giderek aracı kardan çıkardım.

Hava güzel olur, arabamız çalışır da biz durur muyuz.. Hemen yakınımızdaki Bahçeşehir Gölet’e gitmeye karar verdik. Nasılsa ana yollar temiz diye lastikler konusunda bir tereddütümüz olmadı. Göletin girişine arabayı park ederek karların içerisinden bata çıka gölete vardık.

Bundan sonrası için artık kelimeler kifayet edemeyeceği için sizi harika gölet manzaraları ile baş başa bırakalım.

Dün sosyal medyada bir kısmını paylaştığımız bu yazıdaki fotoğrafları Başakşehir Belediyesi de çok sevdi ve bizden istedi. Orada da görürseniz şaşırmayın 🙂

 

Bahçeşehir Gölet Kışın Bir Başka Güzel yazısı ilk önce Gezentigiller üzerinde ortaya çıktı.

Otopark.com ekibiyle Beykoz’da test sürüşü

$
0
0

Gezentigiller yeniden dört teker üstüne çıkalı beri bir fırsat olsa da kendimizi sağa sola atsak diyorduk. Bu Perşembe neredeyse üç aydır peşinde koştuğumuzu bir fırsatı değerlendirme şansı bulduk: Türkiye’nin en iyi otomobil test ekibi Otopark.com ile test sürüşü!

Otopark.com nerdeyse bir yıldır yakından takip ettiğimiz otomobil üzerine kurulu bir YouTube kanalı. Ayrıca çok aktif bir forumları da bulunuyor. Kurucu ve yöneticileri And Çetin ve Sinan Koç diğer otomobil test kanallarından çok farklı bir çizgiye sahipler. Diğer test sürüşü kanalları gibi motomot değil, sanki iki üç arkadaş otomobile atlayıp gerçekten alıcı gözüyle arabayı inceliyormuş gibi çalışıyorlar. Normalde test videoları 10-15 dakikayı geçmezken Otopark’ın 45 dakikalık videolarına bile rastlayabilirsiniz. Hal böyle olunca çok farklı bir takipçi kitlesine sahip oluyorlar. İşte bu kitle “alın arabamı test edin” diyenlerle dolu olduğu için bu sene “Otopark.com arabamı test etsin” başlığı altında video serisine başladılar.

Ben de araba daha ilk haftasındayken Otopark ekibine aracı alıp test edebileceklerini yazmıştım. Meğer onlar çoktan böyle bir kampanyayı başlatmışlardı bile. Bu konuyla ilgili foruma başlık açıp paylaşabileceğimi söylediler. Oradaki hareketliliğe göre testleri yapıyorlardı. Nihayet üç aylık bir bekleyişten sonra bizim Kia Soul de listeye girdi. Üstelik Fiat 500x ile karşılaştırmalı test yapılacaktı.

Kar kış derken program biraz aksasa da dün sıcağı sıcağına kış lastiklerini taktırıp bugün sabah erkenden yola çıktım. Çekimler soğukta ve dışarıda yapılacağı için Şahika hanım katılamadı. Sonra pişman olmadı değil 🙂

Saat 11’de Beykoz’da Sinan Koç ve ekibiyle buluşup kendimizi etrafı karla kaplı yollara attık. Beykoz’un bu kadar derinlerine hiç gitmemiştim. Hele karlı havada.

Çekimin ilk saatlerinde hava epey soğuktu ve kar da yağıyordu. Otopark ekibinin özel plakaları yapışmak bilmiyordu. Zar zor plakaları yapıştırıp çekime başlayabildik. Bu esnada başka bir test ekibi de ayni yerde çekim yapıyordu. Beykoz demek ki sadece dizilerin değil test sürüşü yapanların da favori mekanı.

Ekip harıl harıl dış çekimleri bitirince iç çekimleri yapmak için yol ortasından daha rahat bir alan aramaya koyulduk. Bir derenin kenarında yarısı karla kaplı geniş bir alan bulduk. Derenin üstünde köprü de vardı. İç çekimleri burada yaptılar. Sinan hoca sağolsun burda bize makaron ikram etti. Bizim hanım bunu çok sever, gelmediğine üzülecek deyince Instagram üzerinden hemen mesaj gönderip nazire yaptık 🙂 Sonra makaronları ona götürmem için bana verdi sağolsun.

Burada epey vakit geçirdikten sonra kalan bir kaç çekimi tekrar yolda yapmak icab ediyordu. Buraya çok yakın bir yerde harika bir Karadeniz evi gördük. Hemen yanında naylası bile vardı. O evin yakınlarında kalan çekimleri de yapınca sıra anlatımlı çekimlere geldi. 

Ben sadece kendi aracım için anlatımlı çekimlere katılacağımı sanıyordum. Sinan hoca açılış konuşmasında ikisini de beraber yapacağız deyince eyvah dedim. Aslında hayalimde; Sinan ve And hocalar anlatır, ben arka koltukta bir kenara ilişir, sorulan sorulara kaçamak cevaplar verir yırtarım diyordum. Öyle olmadı 🙂 And hoca zaten yoktu. Sinan hoca benle şoför mahallinde kalakaldı. Önce 10 dakika 500x ile dolaştık. Sonra bizim arabayla biraz daha fazla vakit geçirdik.

Bir ara bizim arabayla virajlarda hız yaparken kendimi camdan uçacakmış gibi hissettim. O anki yüz halimi görmek bile istemiyorum. 

Sorulara cevap verebildim mi bilemiyorum.. Videoları inşallah izleyip beraber ağlarız 🙂

Otopark.com ekibiyle Beykoz’da test sürüşü yazısı ilk önce Gezentigiller üzerinde ortaya çıktı.

Uzun bir aradan sonra Belgrad Ormanı

$
0
0

Evimiz Bahçeşehir Gölet’e yakın olunca -ve havalar da pek müsait olmayınca- Belgrad Ormanı’nı biraz ihmal ettik. Burası bahar aylarında yemyeşil doğasıyla cezbettiği gibi kışın da harika manzarasıyla mutlaka gidip görmek istediğimiz bir yer bizim için. Hal böyle olunca araya daha fazla hasret girmesin deyip soluğu ormanda aldık.

Belgrad ormanı

Genelde sadece kalabalık olduğumuzda sucuk, mangal gibi teşkilatlı gittiğimiz için bu kez sadece kahvaltı yapalım dedik. Sıcak suyumuzu minik termosumuza koyup, yanımıza biraz kahvaltılık öteberi aldık.

Aslında karlı havalarda manzaralı yollardan gitmeyi daha çok seviyoruz, mesela tamamen arka yollardan dolaşıp Arnavutköy, Habibler, Pirinççi Köyü üzerinden gidilebilirdi. Biraz daha rahat bir yol olsun diye üçüncü köprü yolunu tercih ettik. Mahmutbey’e kadar yan yoldan gidip üçüncü köprü yoluna bağlandık. Güngören’de otururken otogar yolu üzerinden TEM’e bağlanıp Kemerburgaz çıkışından gidiyorduk. Fakat üçüncü köprü yolu üzerinde çok az bir kısım ücretliymiş. Bunu hesaba katmamıştık. 

Yola çıktıktan sonra şansımıza hava güzelleşti. Orman beklediğimizden daha kalabalıktı. Girişte her zamanki gibi 12 TL ücreti bayılıp favori mekanımız olan Neşet Suyu’na geçtik. Burada karların içerisinde güzel bir masa bulup kahvaltımızı yaptık. Civardaki köpekler biraz taciz etti ama yanımızda getirdiğimiz salamları paylaşınca anlaştık 🙂

Kahvaltıdan sonra meşhur 6 km’lik yürüyüş parkurunda biraz vakit geçirelim dedik. Evden geç çıkmış olmasak aslında parkuru tamamlamayı da düşünürdük ama fotoğraf çekmekten her zamanki gibi yürümeye vakit bulamadık. 1 km’lik alana kadar gidip döndük. Parkurun bir yerinde bir ağaç -geçen haftalardaki fırtınadan olsa gerek- devrilip yola düşmüştü.

Ormandaki gölün tamamı değilse de büyük bir kısmı buz tutmuştu. Göle giden küçük dereler de buzlamıştı. Bu soğuk havaya rağmen aileler minicik bebekleriyle bile yürüyüş yapıyorlardı. Çok hoşumuza gitmişti. 

İkindiden sonra güneş de ortalardan kaybolunca hava baya soğudu. Biz de usul usul parkurdan geri dönelim dedik.

Piknik alanına dönünce civardaki en güzel bina olan sivri çatılı bir evin fotoğraflarını çektik. Güvenlikten burasının herhangi birine ait olmadığını, müze gibi bir yapı olduğunu öğrendik. Bu mevsimde kapalı olduğu için içini göremedik.

belgrad ormanı belgrad ormanı

Bu arada Belgrad Ormanı’na hep drone getirmek istemişizdir. Fakat bunun büyük bir risk taşıdığını öğrendik. Genç bir adam ve çocuk piknik alanında küçük bir drone’u uçurmaya çalışıyordu. Biz de fotoğraflarını çekmeye hazırlanıyorduk ki -nazar mı ettik bilmem- drone ağaca takıldı. Adam kartopuyla indirmeye çalıştıysa da beceremedi. Orada gezinen bir amca usul usul yaklaşıp okkalı bir kar yığınını fırlatınca tek atışta drone’u indirmeyi başardı. Riskli ama yine de kameralı bir drone’la kışın güzel fotoğraflar veya görüntüler elde etmeye değer diye düşünüyorum. Bakacağız 🙂

Başka gezilerde buluşmak üzere..

Bizi instagram ve facebook üzerinden de takip edebilirsiniz 😉 

Uzun bir aradan sonra Belgrad Ormanı yazısı ilk önce Gezentigiller üzerinde ortaya çıktı.


Bahar geldi, evde durmak yok!

$
0
0

Arabaları yolda bırakan, 25 km mesafeyi tam 10 saatte aldıran karakış sanki dün gibiydi ama geçti gitti. Artık bahar mevsimindeyiz. Yollarda gördüğümüz irili ufaklı, beyazlı pembeli çiçek dolu ağaçlar, taptaze yeşil çimenler size de arabayı kenara çekip çimlerin üstünde yatıp yuvarlanma hissi uyandırıyor mu?

Bahar geldiğine göre artık yavaş yavaş burnumuzu evden dışarı çıkarmanın da zamanı geldi. Gerçi maşallah havalar bir iyi bir kötü oluyor. Bir gün sıcaktan pişerken ertesi gün rüzgarın soğuğundan kaçacak delik arıyorsun. Tam hasta olma havaları..

Geçtiğimiz hafta sonu dışarda küçük bir işimiz vardı. Dönüşte hafta içi yapamadığım sporu en azından hafta sonu kaçırmayayım diye acele ediyordum. Bahçeşehir’deki göletin yanından geçerken insanların yürüyüş yaptığını farkettim. Salonda boş duvara karşı yürüyüp koşturmaktansa göletin parkurunda hızlıca bir tur atmak daha iyi olur diye gerisin geri döndük.

Kıyafetim çok da uygun olmasa da hemen parkura çıktım. Hızlı adımlarla göletin etrafını döneceğim sandım ama meğer parkur düz bir hat boyunca ilerliyormuş. 1 km’lik parkurun sonunda parmaklıklar var. İnsanlar oradan geri dönüyor. Son 300-400 m zaten inşaat alanının yanından ilerliyor. Yürüyüş yapanlar rahatsız olmasın diye büyükçe levhalarla inşaat alanı ile parkur arası kapatılmış.

Git-gel toplam 2 km turlayıp tekrar arabaya atladık. Eve varınca da fazla vakit kaybetmeden spor salonuna koşturdum. Baharda, hele hava sıcaksa insan kapalı yerde kalmak istemiyor. Dışarıda, ağaçların arasında 20 dakikalık yürüyüş salonda harcanan saatlerden belki de daha verimli. En azından insanı rahatlatıyor.

Havalar biraz daha ısınınca ormanın yolunu tutacağız inşallah. Şimdi çimenler ve tek tük çiçekli ağaçlar coşsa da henüz yapraklar yeşermedi. Onları da dört gözle bekliyoruz.

Bahar geldi, evde durmak yok! yazısı ilk önce Gezentigiller üzerinde ortaya çıktı.

Çocuklu Aileler İçin Güvenli Uçuş Rehberi

$
0
0

Tatile çıkmadan önce bazı ayrıntıları tamamlamanız gerekir. Bu ayrıntılar çocukları olan aileler için önem taşır. Çocuklarınız ile tatile çıkacaksanız güvenlik önemlerine dikkat etmelisiniz. Güvenilir bir uçuş için çocukların davranışlarından diğer tüm hareketlerine kadar dikkat edilmesi gerekir. Özellikle bebekle yolculuk yapılacak ise uçağa binmeden önce bebeğinizi doyurmak daha güvenilir bir seyahat etme imkânı sunacaktır. Eğer mümkün ise uyutmak da etkili olacaktır. Tatilinizin keyifli başlamasını istiyorsanız bu güvenlik rehberine dikkat etmelisiniz. Öncelikle çocuklarınızın bavulları ayrı olmalı. Bu takip etme ve taşıma açısından size kolaylık sunar.

Çocuklar içinde uçaktan koltuk alınması gerekir. Herhangi bir şekilde kucakta gitme gibi bir durum söz konusu olamıyor. Eğer çocuğunuz 2 yaşında ise onun için de koltuk almanız gerekecek. Bunun için de belirli bir ücret ödemeniz gerekiyor.

Uçuş Saatinden Önce Havalimanında Olun

Çocuğunuz varsa havalimanına erken gelmenizde fayda olacaktır. Çünkü çocukla içeriye girmek zaman alacaktır. Arama bölümlerinden çocuklarınız ile geçene kadar belirli bir zaman dilimi geçecektir. Bunun için erken saatlerde gelmeniz yararınıza olacaktır. Geç saatlerde gelirseniz çocukla arama noktalarından geçmek zor bir süreç olacak ve kan ter içerisinde uçağa ulaşmaya çalışacaksınız. Bu da hoş olmayan görüntülerin oluşmasına neden olur. Bundan dolayı olabildiğince erken gelmeye özen gösterin.

Çocuklarınızı Detektörden Geçirmeyin

Çocuklarınızı arama bölümlerinde bulunan detektörlerden geçirmeyin. Belki buna güvenlikler izin vermeyecek ama unutmayın orada bulunan ışınlar çocuklarınıza zarar verebilir. Bunun için elle aramalarını isteyin. Özellikle bebeğiniz bu konuda daha hassas olacaktır. Zaten güvenlik memurları da bu konuda size yardımcı olacaktır.

Bebeğinizin İhtiyaçlarını Önceden Karşılayın

Uçağa bebeğiniz ile binecekseniz mutlaka ihtiyaçlarını önceden karşılayın. Uçak içeriye sıvı gıdaların almıyor, eğer siz biberon veya mama tarzı bir şey sokmak istiyorsanız, bunun için izin verilip verilmediği mutlaka öğrenin. Uçakta sıkıntı yaşamamak için bebeğinizin bu temel ihtiyaçlarını önceden karşılamak işinizi daha da kolaylaştıracaktır. Bebek arabası ile uçağa binebilirsiniz. Bunun için yetkililerden yardım isteyebilirsiniz. Uçaktan inerken bebek arabasını alabilir ve bebeğiniz ile güvenli bir iniş gerçekleştirebilirsiniz. Eğer yurtdışı uçuşu yapıyor iseniz bebeğiniz için yatak talep edebilme şansına da sahipsiniz. Ayrıca bebeğiniz için de kemer bulunmaktadır. Mutlaka uçuş esnasında bu kemeri kullanmayı unutmayın. Böylelikle daha sağlıklı bir uçuş geçirebilirsiniz.

Çocuklarınızın Kemerlerini Mutlaka Takın

Çocuklarınız uçakta sıkılabilecek ve hareket etmek isteyecektir. Bunun için kemerlerini mutlaka kontrol edin. Ayrıca uçuş sırasında ayağa kalmalarına da izin vermeyin. Bunun içinde onları oyalayıcı şeyler bulun. Uçuş sırasında kemerlerini açmalarına asla izin vermeyin. Sağlıklı bir uçuş için çocuğunuza gereken özeni gösterin. Ayrıca çocuğunuzun ağlaması diğer yolcuları da rahatsız edecektir. Herhangi bir sorun olduğunda mutlaka yetkililerden yardım isteyin. Ayrıca çocuğunuz uçaktan korkabilir, bu gibi durumlarda onu cesaretlendirmeli ve gideceğiniz yerde yapacaklarınızı anlatmalısınız. Bu sayede çocuk rahatlayacaktır. Çocukların tuvaletleri gelebilir. Bu gibi durumlarda ise uçağın tuvalet bölümünü kullanabilirsiniz. Ancak asla tek başına gitmesine müsaade etmeyin.

Uçakla seyahat etmek zevkli bir uygulamadır. Aynı zamanda güvenilir ve zamandan tasarruf sağlamaya yönelik yararı ile de işinizi kolaylaştırır. Size sunulan bu imkânlardan yararlanmak isterseniz çocuklarınız için gerekli güvenlik önlemlerini almalı ve keyifli bir uçuş geçirmelisiniz. Ailece bir uçuş gerçekleştirmek istediğinizde ekonomik fiyatlara bilet almak isterseniz kurumsal hizmeti ile ön planda olan www.birucak.com adresinin hizmetlerinden yararlanabilirsiniz. Kaliteli hizmeti ile ayrıcalık yaşayabilirsiniz.

Çocuklu Aileler İçin Güvenli Uçuş Rehberi yazısı ilk önce Gezentigiller üzerinde ortaya çıktı.

Güneş Kremi Kullanmak Gerçekten Gerekli

$
0
0

Yazın güneşlenirken güneş kremi kullanmak, çoğumuzun gerçek sebebini net olarak bilmediği ama yapmak zorunda hissettiği bir aktivite gibidir. Durum, böyle sebebi bilinmeyen bir gerekliliği yerine getirmek şeklinde algılanınca doğru güneş kremini seçme konusunda da yeterince bilinçlenmek zorlaşıyor. Peki, güneş kremi kullanmak gerçekten gerekli mi ve güneş kremi seçimi nasıl olmalı?

Güneş kremi konusunda ilk söylenecek şey, sadece yaz mevsiminde hatta sadece güneşlenirken kullanılacak bir şey olmadığı aslında. Ben de yıllardır sadece tatile çıkarken güneş kremi alanlardandım. Yalnızca bir hafta kullanacağım bu ürüne çok fazla bütçe ayırmak istemediğim için sıradan bir ürüne yönelirdim. Ancak güneş ışınlarının cilt lekelerine neden olduğunu, var olan leke ve benleri belirginleştirdiğini, ciltte kötü yanıklara yol açabildiğini ve hatta bazen cilt hastalıklarına yol açabildiğini öğrenince bu konuyu epey ciddiye almaya başladım. Hatta güneşe uzun süre maruz kalmak belirgin bir şekilde, cildin daha erken yaşlanmasına neden oluyormuş. İşte bu bilgiler, güneş kremi ve bronzlaştırıcı ürün kullanma konusunu önemsememe neden oldu.

Güneş koruyucu ürünler konusunda, güneşin insan cildinde sebep olduğu zararlı etkileri bilimsel araştırmalar yaparak önlemeyi hedefleyen bir ürün arayışına girdim. Bu konuda kendi klinik laboratuvarları olan Yves Rocher markasına güvendim. Son yıllarda Yves Rocher güneş ürünlerini cildim için güvenle kullanıyorum. http://www.yvesrocher.com.tr/control/vucut-gunes-urunleri/gunes-urunleri/ bu linke tıklayarak hemen ürünleri incelemeye başlayabilirsiniz.

Güneş kremini temiz cilde masaj yaparak yediriyorum. Kışın sadece yüzüme ve ellerime uyguladığım güneş kremini yazın da güneşlenirken tüm vücuduma uyguluyorum. Bu arada sahilde güneşlenirken güneş kremi sürmek de yeterli ve konforlu değil bence. Dışarı çıkmadan önce vücuda güneş koruyucu uygulamak en kolayı.

Güneş koruyucu kremler denize ya da havuza girince tamamen yok olmuyorlar. Bir süre daha ciltteki etkileri sürüyor. Ama özellikle çok güneşli günlerde yenilemek de fayda var. Bronzlaşmak için de özel ürünler söz konusu. Amacınız sadece güneşten korunmak değil, güneşin güzelleştiren etkisinden de faydalanmaksa bronzlaştırıcı ürünler kullanabilirsiniz. Bu konuda da Yves Rocher, çok başarılı sonuçlar sunuyor. İdeal bronzlaşma cildi kurutmadan ve yakmadan elde edilmelidir. Bu sonucu da maalesef her ürün sunamıyor. Örneğin Yves Rocher’nin bronzlaştırıcı aromatik yağları tamamen bitkisel özlerle hazırlanarak hem doğanın iyileştiren hafifliğini hem de gerçek klinik araştırma verileriyle bilimin güzelleştiren etkisini birleştirebiliyor.

Güneş Kremi Kullanmak Gerçekten Gerekli yazısı ilk önce Gezentigiller üzerinde ortaya çıktı.

Balkan turumuzun ikinci durağı: Bosna-Hersek / Saraybosna

$
0
0

Geçen sene bu zamanlarda gittiğimiz Balkan turumuzun ilk durağı olan Belgrad yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Balkan turumuzun ikinci gününde Saraybosna’daydık. Belgrad’tan buraya gelmek için 320 km’lik yol teptik. Normalde 3-4 saat sürecek bu mesafe dağ yollarından geçtiğimiz için 7 saati geçti. Belgrad’dan ayrılırken bir süre “otoban” üzerinden (daha çok duble yol gibi) devam ettik. Drina nehrini geçerek Bosna-Hersek topraklarına vardık. Çok değil daha bir kaç yüz metre gider gitmez minareleri görmeye başladık ve çok sevindik.

Yol boyunca gördüğümüz yemyeşil yerler bir Rizeli olarak ne kadar yeşilin her tonuna aşina olsam da beni ve eşimi mest etti. Tabi Rize’de görmeye pek alışık olmadığımız yol boyunca birbiri ardınca devam eden, birbirinden güzel, bahçeli, müstakil evler de bu hissi kuvvetlendirdi.

Keşke bizim insanımız da evlerinin içi kadar dışıyla ilgilense. Rize’de yapıldığı günden artık kullanılamaz hale geleceği güne kadar dışına sıva vurulmayan evler vardır. Gerçi memleketimizin pek çok yerinde böyle maalesef. İnsanımız ve belediyelerimiz biraz vizyon sahibi olsa, memleketimizin her yeri yemyeşil ve çiçek dolu olur. 

Saraybosna’ya doğru yol alırken İstanbul’da beraber çalıştığımız şimdi burada yaşayan, buralı bir kardeşimi aradım. Buluşmak üzere sözleştik. Yeri gelince aşağıda bahsedeceğim.

Yolculuk 7 saatten fazla sürdüğü için şehre gelmeden evvel anlatacak pek çok şey oluyor haliyle.. Mesela yollar bildiğiniz biri gidiş biri geliş olmak üzere iki şeritten oluşuyor. Belgrad’tan çıkarken yağmurlu olmasına rağmen bir iki saat sonra yağmur dindi ve güneş açtı. Biz de bu etrafı yoğun yeşilliklerle dolu harika dağ yolunun tadını çıkardık. Bu tura mayıs ayında çıktığımıza çok memnun olduk. Size de bu ayda Balkanları ziyaret etmenizi tavsiye ederiz.

Tur rehberimizin anlattığına göre 4.5 milyon nüfusu olan Bosna-Hersek’in %45’i Boşnak (müslüman), %35’i Sırp (ortodoks), %20’si de Hırvatlardan (katolik) oluşuyor. Bosna-Hersek dediğimiz ülke iki ana entitiden oluşuyor. Sırp Cumhuriyeti (Republika Sirpska) ve Boşnak-Hırvat Federasyonu. Rehber bahsetmedi ama Wikipedia’ya göre bir de %0.02’lik Brćko Bölgesi var. Burada adı geçen Sırp Cumhuriyeti, sabah ayrıldığımız ve başkenti Belgrad olan Sırbistan değil. Bosna-Hersek devleti iki entiti dışında 9 ayrı kantondan oluşuyor. Her bir kantonun kendi başkanı ve meclisi bulunuyor. Bunun dışında Boşnak-Hırvat Federasyonu’nun başkanı, başbakanı, bakanları bulunuyor. Keza Sırp Cumhuriyeti’nin de öyle. Bir de bunların hepsinin dışında Bosna-Hersek’in başkanı, bakanları, meclisi var. Uzun lafın kısası; rehberin söylediğine göre bu ülkede yönetenler, yönetilenlerden daha kalabalık!

Gelelim Saraybosna’ya; Sarayevo (ovadaki saray) olarak da bilinen bu güzel şehre girince sanki Kastamonu’ya gelmiş gibiydik. Ortak sahip olduğumuz kültür o kadar aşikar ortaya çıkıyor ki gözlerinize inanamazsınız. İçinden geçen güzel nehir ve üzerindeki köprüler, etrafındaki Osmanlı mimarisi evler, size burada misafir olmadığınız hissini uyandırıyor. İnşallah balkanlardaki kardeşlerimiz de Türkiye’de kendilerini evlerinde hissediyorlardır.

Saraybosna’ya girer girmez ilk gözünüze çarpan binalardan biri şimdi Milli Kütüphane olarak kullanılan ve dışardan bir saray yavrusu gibi görünen, enine turuncu cizgileri olan eski belediye binasıdır. Şehrin içinden geçen nehrin (Miljacka) hemen kenarında, Latin köprüsü diye bilinen bir başka Osmanlı yapısının yanıbaşındadır.



Şehrin en meşhur yeri tarihi Başçarşı‘dır.  Osmanlı dokusunu hala koruyan bu çarşının sokaklarını dolaşırken hiç yabancılık hissetmezsiniz. Çarşıda pek çok börekçi, cevabi (köfte) yiyebileceğiniz restoranlar mevcut.

Çarşının girişindeki meydanda yine çok bilinen tarihi ahşap “Sebil” bulunuyor. 1753’de Mehmet Paşa tarafından yaptırılan ve yolcuların su ihtiyacını karşılayan bu güzel çeşme tam anlamıyla bir  buluşma noktası. Herkes tarafından bilinen bir buluşma noktası da çarşının içerisinde var: “Tatlı köşe / Slatko Cose”.

Rehberimiz her zamanki hızlı adımlarıyla bize çarşıyı gezdirdi. Günümüzde Bosna-Hersek’in başkenti olan Saraybosna şehri Isa Bey tarafından 15. yüzyılda  1462 yılında kurulmuş. Sultan II. Bayezid Han’ın torunu Gazi Hüsrev Bey‘in sancak beyi olduğu 1521-1540 yılları arasında pek çok camii, mescid, medrese, çarşı inşa edilerek bugünkü haline getirilmiş. 

Çarşı içerisinde Bursa Bezistanı diye bilinen tarihi bir yapıyı gezdik. Rehberimizin söylediğine göre Bursa ve Konya’da da bu yapının aynısı varmış. Namazlarımızı da hoparlörsüz ezan okunan Başçarşı Camii‘nde kıldık.

Saraybosna yemekleri

Bu yazıyı yazarken Ramazanda olduğumuz için fotoğraflara bakarken her ne kadar zorlansam da yutkuna yutkuna bahsetmeliyim ki Balkan gezimizde Saraybosna’da yediğimiz yemekler bütün seyahat boyunca yediklerimizin en iyisiydi.

Buradaki arkadaşımızla buluşmadan evvel Başçarşı’nın girişindeki restoranlardan birinde Boşnak böreği ve ayran yedik. Ayran için “yedik” dememde bir mahsur yok çünkü bardakda servis edilmesine rağmen oldukça yoğun bir ayrandı. Türkiye’de pekala süzme yoğurt diye satılabilir.

Sonra farklı sunumuyla ikram edilen Türk kahvesi ve ardıç suyunu denedik. Kahve cezvenin içerisinde geliyor ve kulpsuz fincana kendiniz koymanız gerekiyor. Tabi tepside bir parça lokum da mutlaka oluyor. Kahvenin yanında ikram edilen ardıç suyundan pek bir şey anlamadık. Alışkın olanlara mutlaka hoş geliyordur.

Eski dostla buluşmak

Balkanları, bilhassa Bosna-Hersek’i zaten kendi memleketimiz gibi dolaşıyorduk, Hiç yabancılık çekmiyorduk. Hele burada yaşayan bir ahbabımız, bir dostumuz olması bu hissi daha da kuvvetlendiriyordu. İstanbul’da aynı firmada bir süre çalıştığımız Bosnalı kardeşim Namık Nuhanovic’i aradım. Mesai sonrası buluştuk, hasret giderdik. Sebil’de boy boy fotoğraf çektirdik. Bizi unutamayacağımız bir ziyafete götürdü. Saraybosna’da et gayet uygun fiyata tüketilebiliyor. Üstelik çok lezzetli. Farklı farklı cevabilerden doyasıya yedik. Geçen sene tam da bu günlere denk gelen ziyaretimizde tabi ki henüz Ramazan değildi. Döndükten bir kaç gün sonra oruca başlamıştık.

Namık bizi güzel çay içebileceğimiz mekanlara da götürdü. Hatta orijinal, üç farklı sütten yapılmış Trileçe tatlısını da yemek nasip oldu. Türkiye’de severek tükettiğimiz bu tatlıyı sanmam ki gerçekten üç farklı sütten yapsınlar. Burada bile orijinalini bulmak zor oldu.

Burada yediğimiz bir diğer tatlı da “tufahiye” tatlısıydı. Adı gibi tuhaf bi tatlıydı 🙂 Elma tatlısının üzerine bolca krema koymuşlar. Buranın sevilen tatlılarındanmış..

Namık’ı bulmuşken, ondan bizi bir başka hemşerimize götürmesini istedik. Evet burada bir tanıdığımız daha vardı. Daha doğrusu bir tanıdığımızın akrabası. İstanbul’da Osmanlıca kursuna beraber gittiğimiz bir arkadaşımızın -aynı zamanda hemşerimiz de sayılır- kuzeni burda kafe açmıştı. Internetten adresini bulup yanına gittik. Emanet selamları sahibine ulaştırdık. Çok sevindi. Biz de sevindik.

Otelimiz gezip dolaştığımız yere yakın değildi. O nedenle tur rehberimiz belli bir saatte buluşup otobüsle otele gideceğimizi söylemişti. Biz Namık’la buluşacağımız için otobüsü boş verdik. Geç saatlere kadar Namık’la şehrin caddelerinde turladık. Aslında buraya ayrıca gelip en az bir hafta kalmak lazım. Bir sonraki Balkan ziyaretimizi sadece Bosna-Hersek’e yönelik yapmaya niyetimiz var. 

Namık bizi otele bırakmadan önce Saraybosna’daki Yunus Emre Enstitüsü‘nün binasını gösterdi. Burası bizim Kitapi projemizi kullanıyor. Gündüz uğrayamadığımızdan, sonra buraya teslim etmesi için Namık’a içinde Kitapi’ye özel kitap ayraçlarının olduğu küçük bir paket bıraktık. Teslim edince bize de haber verdi sağolsun.

Güzel geçen bir gün ve gecenin ardından arkadaşımız bizi Hotel Exclusive‘e bıraktı. Yemekleri gibi kaldığımız otel de seyahat boyunca karşılaştığımızın en iyisiydi. Odamız geniş bir süit şeklindeydi. Ertesi gün yine erkenden yola çıkacağımız için kendimizi uykunun tatlı kollarına bıraktık.

Bir sonraki gün rotamız: Mostar

Balkan turumuzun ikinci durağı: Bosna-Hersek / Saraybosna yazısı ilk önce Gezentigiller üzerinde ortaya çıktı.

Uçak Bileti Almanın En Avantajlı Yanı “Anadolu Jet”

$
0
0

Anadolu’nun uçak bileti ihtiyaçlarını en avantajlı imkânlar dâhilinde karşılamayı hedef edinen Anadolu Jet, müşteri kitlesini her geçen gün memnun etmeye devam ediyor. Ekonomik uçuşun adresi olarak nitelendirilen uçak firması, zaman zaman kampanyalı uçuş seferleri de düzenliyor. Böylelikle artık şehirlerarası yolculukta zaman kaybı yaşamadan kolaylıkla varacağınız noktaya ulaşabiliyorsunuz. Anadolu’nun havayolu ulaşım ihtiyacı, ekonomik yollarla karşılanıyor. Türk Hava Yolları firmasının 34 uçaklık filosu, 42 havalimanı ve 64 parkuru bulunuyor.

Online Bilet Keyfine Varın!

Türk Hava Yolları firması Anadolu Jet, uçuş seferlerini ve uçak bileti imkânlarını online platform üzerinden de müşterileriyle buluşturuyor. Online platform üzerinden dilediğiniz zaman bulunduğunuz konumu ve gideceğiniz rotayı seçerek uçuş seferlerini inceleyebilirsiniz. Bilet tercihinizi ister tek yön isterse de gidiş-dönüş şeklinde seçerek yapabilirsiniz. Üstelik bilet ve koltuk tercihlerinizi yetişkin, çocuk, Jetgenç ve bebek şeklindeki kategoriler üzerinden seçerek daha avantajlı uçabilme fırsatı elde edebilirsiniz.

Online bilet yolcuklarında birbirinden farklı kampanyalar düzenleniyor. Yılın belirli dönemlerinde ve özel günlerde organize edilen kampanyalardan faydalanmak için online siteyi ziyaret edebilir ve kendinize uygun bulduğunuz kampanya seçimini yapabilirsiniz.

Yaz Seyahatleri Artık Daha Konforlu!

Seçkin avantajları ile öne çıkan havayolu şirketi Anadolu Jet, bahar ve yaz tatillerinde birbirinden farklı uçuş seferleri düzenliyor. İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya gibi büyük şehirlerden her gün düzenli uçuşlar yapılıyor. Sefer takibi yaparak siz de dilediğiniz şehre uçuşunuzu yapabilir ve böylelikle kendinizi konforlu bir tatilin akışına bırakabilirsiniz.

Online ortamdan bilet alabilir, check-in işlemlerinizi halledebilir, rezervasyonlarınızı takip edebilir, acil çıkışlar için koltuk satın alabilir, öde&uç işlemi yapabilir ve bagaj takiplerinizi gerçekleştirebilirsiniz. Rezervasyonlarınız veya olası aksilik durumlarında yolculuğunuzu iptal ettirmek istediğinizde, online müşteri destek hattından veya çağrı merkezinden yardım alabilirsiniz. Anadolu Jet, güler yüzlü çalışanları, teknolojik yenilikleri ve hızlı seferleri ile size konfor dolu yolculuklar yaşatıyor. Uçak bileti tercihlerinizde Anadolu Jet’in kampanyalı seferlerini inceleyebilir ve ekonomik şekilde uçabilmenin kolaylığına varabilirsiniz. Böylelikle tatiliniz için de daha fazla bütçe ayırabilme şansı elde edebileceksiniz.

Uçak Bileti Almanın En Avantajlı Yanı “Anadolu Jet” yazısı ilk önce Gezentigiller üzerinde ortaya çıktı.

Viewing all 152 articles
Browse latest View live